Sosyal medya platformlarına, İstanbul Üsküdar'da bir sokak röportajında toplanan kalabalığın, kanunen çocuk kabul edilen, Suriyeli bir gence ırkçı söylemlerle sözlü saldırıları neticesinde 17 yaşındaki o gencin "Ben bir insanım!" cevabı içeren bir video kaydı düştü. Kalabalık, Suriyeli olduğunu öğrendikleri gence: "Ne işiniz var burada? Yürü git...!" "Size o kadar gıcık oluyoruz ki..." "Erkek misiniz, adam mısınız?" "Susturun şunu, bir şey söyleyeceğim... "Ne işiniz var burada, neye göre konuşuyorsun?" "Ülkene git!" "Bizi kullanıyorsunuz ve bizim paralarımızı yiyorsunuz...!" gibi insanı insanlığından utandıran söylemlerle saldırmışlardı. O henüz kanun önünde reşit olmadığı için çocuk sayılan Suriyeli genç "Ben bir insanım!" demek zorunda kalmıştı. İşte bu cümle insanı insanlığından utandırması gereken bir cümle...
Ağzı açıldığında Türklerin misafirperverliğinden, eşitlikten, kardeşlikten, dem vuranlar; bu cümlenin altında ezilmesi ya da en azından yüzlerinin kızarması gerekirdi. Bize ne oldu da bir insana kendisini savunmak için: "Ben bir insanım!" cümlesini kurdurtmak zorunda bırakmıştık?
Ait olduğu ırk sebebiyle kendini diğer insanlardan üstün görme, farklı bir ırka mensup mazlum bir kimseye, zalimlere göstermeye cesaret edemediği tepkiyi gösterme, insanca ve asla Müslümanca bir davranış değildir. Irkçılık anlayışı belli bir ırkın üstünlüğüne inanç, Yahudi teolojisinin dünya insanlığına zerk etmiş olduğu bir fikrî zehirdir. Yahudi teolojisi İsrailoğullarını seçilmiş ırk olarak görür. Yahudilikte hakim anlayışa göre "Yahudi olunmaz, Yahudi doğulur." Yahudilik mühtedi kabul etmez. Yahudiler ile diğer kavimler(Goyim) arasındaki ilişkileri düzenleyen özel Yahudi hukuku vardır. Yahudi kutsal kitabı Torah'ın Tanah bölümünde: "Nuh'un oğlu Ham'ın soyundan gelenlerin Sam ile Yafes'in soyundan gelenlere köle olmaya mahkum edildiği, böylece ırklar arasında kalıtımla geçen derece farkları ve üstünlüğün ortaya çıktığı ifade edilir. En üstün ırk olarak Sam'ın soyundan geldiğine inanılan Yahudiler(Sami Irkı) kabul edilir. Tesniye bölümünde: "Rab, yeryüzünde olan bütün kavimlerden üstün olarak kendisine has bir kavim olmak üzere İsrailoğullarını seçtiği, bundan dolayı da İsrailoğullarının Allah'ın kavmi olduğu" ifade edilir. Hatta Yahudi kutsal kitabında bu üstün ırk anlayışı o kadar ileri götürülür ki: "İşte şimdi bildim ki bütün dünyada Allah yoktur, ancak İsrail de vardır!" ifadesi ile Tanrı'nın sadece İsrailoğullarına özgü olduğu bu şekilde ifade edilir.
Buna karşılık, Kur'an'ı Kerim yeryüzünde haksız olarak üstünlük taslayanların cezalandırılacağını, ırk ve benzeri özelliklerin üstünlük vesilesi olmadığını, üstünlüğün ancak takva ile olduğunu, insanlığın bir erkek ve bir kadından yaratılıp tanışmaları, kaynaşmaları için kavimlere ve kabilelere ayrıldığı vurgulanmaktadır.
Medyada sürekli gündeme getirilen ırkçı söylem ve eylemler, bazı devşirme siyasetçilerin açıklamaları ve sosyal medyadaki kişisel paylaşımlara yansıyan söylemler, açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır ki ırkçılık belası Anadolu Coğrafyasında yeniden hortlatılmaya çalışılıyor. Son 40 yıldır Kürt-Türk, Alevi-Sünni, sağ-sol vb. ırkî, fikrî, sınıfsal, sûnî ayrılıklar inşa etmeye çalışanlar, bunda başarılı olamayınca; ülkelerindeki iç savaşta kardeş katili olmamak ya da nereden geldiği belli olmayan kör bir kurşuna/bombaya kurban gitmemek için ülkemize sığınan mülteciler üzerinden ayrılıkçılığı yeniden hortlatmaya çalışılmaktadır. Bütün bu ayak oyunlarının, yaklaşmakta olan 2023 seçimlerinde, seçmen iradesini etkileyecek algı operasyonları olduğunu da elbette ki aklını kiraya vermemiş her bir birey rahatlıkla fark etmektedir.
Bu konuda asıl sorulması gereken soru: "Suriyeliler neden burada?" sorusu değil; "1517'den 1917'ye kadar dörtyüz yıl boyunca bizim vilayetlerimiz olan, birkaç vali ile yönettiğimiz Halep, Şam(Suriye) vb. yerler bizden neden ve nasıl koparıldı?" sorusu olmalıdır. Irkçılık, insanoğlunun gözüne takılmış bir at gözlüğü olduğundan dolayı geniş düşünmesi, etrafını görmesi elinden alınmış oluyor. Suriye'li diye ötekileştirilen mülteciler 1917'den önce 400 yıl boyunca bizim vatandaşlarımız olan insanların torunlarıdır. Mültecileri siyasi söylemlerinin, ırkçı eylemlerinin nesnesi haline getiren, çok ışıklı, çağdaş, özgürlükçü şahıslara sormak lazım: "Ülkemizde bulunan tüm mültecilere mi karşısınız yoksa Müslüman mültecilere mi karşısınız?" İslam ve Müslüman düşmanlığını ırkçılık maskesi ile izlemeye mi çalışıyorsunuz yoksa probleminiz bu coğrafyaya sonradan gelmiş veya getirilmiş farklı ırklara mensup bütün topluluklarla mı? Şayet probleminiz sadece İslamla ve Müslümanlarla değilse; Soros'un Türkiye şubesi Osman Kavala'nın, Abdullah Gül döneminde Suriye'den getirttiği ve TÜSİAD'ın iş verdiği 50.000 Suriyeli Ermeni'nin de, sizi işinizden ettiği için Türkiye'den gönderilmeleri gerektiği düşünüyor musunuz? Böyle düşünüyorsanız, "İş verdiğiniz, istihdam ettiğiniz Suriye'li Ermenileri işten çıkarın...!" diye sizleri TÜSİAD'ın önünde eylem yapmaya davet ediyoruz.
Bu çağdaş aydınlarımızı!, Antalya ve Muğla sahillerinde sere serpe uzanan, Rus ve Ukraynalılara da; "Ülkeleriniz savaşırken siz neden kaçıp buraya geldiniz? Gidin ülkenizde savaşın...!" diye çemkirmeye davet ediyoruz. Trabzon uçağındaki, ağırlığı Körfez Ülkeleri ve Arabistan Yarımadasından olan yani "paralı turist" olan Arap turistlerden rahatsız olan, sanatçı ve şürekasından Antalya ve Muğla kıyılarında tatil yapan İngiliz, Alman vb. Avrupalı turistlere de aynı tepkiyi göstermesini bekliyoruz.
Öyle anlaşılıyor ki kendisini Kemalist, laik, çağdaş vb. sıfatlarla nitelendiren azgın azınlık ülkemizde var olan, yaşayan, yabancılardan değil sadece dini aidiyeti İslam ve Müslüman olan mültecilerden rahatsızlar. Irkçılık soslu/süslü söylemler paravan olarak kullanılıp asıl düşmanlık İslam'a ve Müslümanlara yapılıyor. "Anadolu'da Müslümanları istemiyoruz!" deme cesaretini gösteremeyenler Suriye'li ve Afgan sığınmacıları bahane ederek bu tür söylemlerle içlerindeki kini ve nefreti kusuyorlar.
Mazlumun dini, ırkı, rengi olmaz. Mazlum mazlumdur. İslam Ahlâkı, Türk Töresi zalimin karşısında durup, mazluma kol kanat germeyi, kültür ve medeniyet kodlarına olmazsa olmaz bir anlayış olarak işlemiştir. Kırbaçlanmak istemiyorsanız, at gözlüklerini çıkarmanız gerekiyor.