Siyonist katiller Ramazan’u unutmadı

Prof. Dr. Önder Kutlu

Rutin hale getirdikleri şiddet, baskı ve terörü yine sergiledi Siyonist katiller. Mübarek gün ve gecelerde hiç şaşırtmıyor, buldukları her fırsatta masum ve mazlum Filistin halkı üzerinde tepiniyorlar.

Kudüs-ü Şerif başkentli, Arz-ı mev’ud üzerine yayılmış bir devlet arzuluyorlar. Bunun için durmaksızın çalışıyor, her vesileyi değerlendirip, her imkânı seferber ediyorlar.

Bunu yaparken mabetlerin kutsallığı ve dokunulmazlığı ilkesini ihlal etmeden de çekinmiyorlar. Doğrusu, böylesi bir oluşuma ‘devlet’ denilemez. Devlet meşru biçimde kurulur, faaliyetlerini meşruiyet dairesi içinde icra eder.

Mübarek belde Kudüs ve ilk kıblemiz Mescid-i Aksa çok ciddi bir tasallut altında. 1948 yılında hile ve desise ile kan-gözyaşı üzerine inşa ettikleri ‘devlet’ her geçen gün sınırlarını genişletti, baskı ve şiddeti artırdı.

Dünyanın en büyük açık cezaevine çevirdikleri, dünyanın en yoğun nüfusunu barındıran bu topraklarda yaşayan Müslümanlar ve Hristiyanlar baskı altındalar.

İbadetlerini rahatça yapamadıkları gibi en temel insani ihtiyaçlarını bile karşılayamaz durumdalar.

Miraç mucizesine tanıklık etmiş Mescid-i Aksa’yı yıkarak yerine Süleyman Mabedini yapmak istedikleri sır değil. Kendileri de saklamıyorlar zaten.

Adım adım bugünlere geldi Kudüs ve Filistin. Esasen problem bir Siyonizm meselesi, yani yüzyıllar, hatta bin yıllardır birlikte yaşamış, farklı din müntesiplerini rahatsız edecek bir haklı gerekçe yok.

Ne zaman bu Siyonist devlet sahneye indi, faaliyete başladı; şiddet ve terör odaklı kötü günler başladı.

Bir ibadethaneye sığınarak, burada dini ritüellerini yerine getiren insanlara yapılan saldırılar; kullanılan mermi ve göz yaşartıcı bombalar aslında bu eceli gelmiş köpeklerin sonlarının geldiğini haykıran alametler.

Uslu dursalar, sınırı aşmasalar kimse ilişmez bunlara. Ama duramıyorlar. İlla ki başlarını belaya sokacaklar.

Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere dünya üzerindeki sıcak çatışmalar, ekonomik sorunlar, kitlesel hareketler ve göç gibi huzursuzluğu artıran faktörler bu katilleri cesaretlendiriyor.

Bunlar masum insanlara saldırdıkça başta BM olmak üzere uluslararası örgütler ve devletler taraflara ‘itidal’ çağrısı yapıyorlar. Kimse cesaret edemiyor bunlara karşı tavır almaya. Paraları, pulları, hatırlı dostları, medya kanalları ve doğrudan kontrol ettikleri güç odaklarına güveniyorlar.

Evet, son saldırılar bekleniyordu. Gerçekleşti. Bizleri de alıştırdılar bu saldırılara her Ramazan ayında, mübarek gün ve gecede.

Buna ‘öğrenilmiş çaresizlik’ deniyor.

Aslında başta Müslümanlar olmak üzere, insanlık bir silkinebilse ve haksızlığa karşı çıkması gerektiğini idrak edebilse daha adil, daha katılımcı ve daha eşitlikçi bir dünya kolayca gelebilecek.

Konya merkezli STK’lar olarak ‘El Fecru’l Azim’ buluşmalarını iki hafta önceki Pazar sabahı başlatmıştık. Zulme bigâne kal(a)mayan kişilerin katılımıyla icra ediliyor. Bu hafta geçen haftadan daha kalabalık, daha coşkulu bir kitle iştirak etti.

Bu yetmez tabiiki. Bugünden itibaren kuruluş amacı Mescid-i Aksa olan İslam İşbirliği Teşkilatı, BM, AB, ABD, Arap Ligi gibi örgütler ve devletler başta olmak üzere herkese tepkimizi iletmemiz gerekiyor. Belki boykot, belki protesto, belki de sivil birtakım girişimler başlatmamız lazım.

Dünya düne göre daha belirsiz bugün. En ufak bir boşluğu lehine çevirmeye çalışan hain ve hesapçı bir yapıyla karşı karşıyayız. Bu uğurda Fetö, PKK, DHKP gibi açık terör unsurları aktif biçimde kullanılabiliyor.

Bununla da yetinmeyip, barışçıl amaçlar için faaliyet gösteren sivil yapılara bile terörist damgası vurabiliyorlar.

Lütfen masum ve mazlumları unutmayalım. Tepkimizi verip, tavrımızı netleştirelim.

Dünyanın daha haksız hale geldiğini görelim...