Siyasi reflekslerimiz kavram üretmekte pek mahir doğrusu. Politik tarihimize baktığımız zaman kâh güldüren kâh “yok artık” dedirten tanımlama ve kavramla dolu olduğunu görüyoruz. Bunun özel bir sebebi var mı bilmiyorum ama temelde seçmeni yani kamuoyunu etkilemek ve yönetmek gibi bir niyete isabet ettiğini anlıyorum.
Darbe yönetimi, üst akıl, kamusal alan, hükümetin küçük ortağı, çılgın proje, siyasi ahlak, temiz politika, sıfır sorun, laiklik karşıtı, genelge, birtakım generaller, reel politika, yandaş medya ve buna benzer birçok kavram ve söylem. “paralel yapı” ifadesi ise bizzat başbakan tarafından literatüre kazandırılmış bir tanımlama.
Son zamanların modası ise hükümet karşıtlığından mütevellit uydurulan kavramlar. Malum en son moda; “çatı aday”. “çatı” üzerine sosyal medyada yapılmamış eleştiri, edilmemiş alay ve unutulmamış geyik kalmadı sanırım. Politikanın mütebessim tarafı bu olsa gerek.
Malum “çatı aday” kavramı ile ikisi ve diğerleri diyebileceğimiz partilerin cumhurbaşkanlığına ortak aday göstermesi kast ediliyor. Doğal olarak, içlerinden bir aday gösterme özgüveni bulamadıkları için bu yola gittiler algısı oldukça kuvvetli. Bunun bir tezgâh ve operasyon olduğunu ben de dâhil birçok yazar ve çizer, yazdı çizdi. Lakin bu adayın tanımlanma sorunu yaşadığı aşikâr.
Çatı aday için üretilen kavram, tanımlama, yer bulma gayretleri ise tüm olanlardan daha ilginç. Aslında ideolojik ve zihin yapısı olarak farklı politikalar izleyen iki kutup partisinin aynı adayda birleşmesinin sonucudur bu. Yine de gayret ve çabalara rağmen düşülen ikilemler dikkat çekmiyor değil.
Bunların başında “siyaset üstü olacak” tanımlaması gelse gerektir. Gerçekten ne demek “siyaset üstü” olmak? Partilerden uzak olmak, hükümet ya da muhalefetle işi gücü olmamak, politik mevzulara dalmamak anlamında mı kullanılıyor kavram? Böyle ise daha ilk baştan güdük kalacaktır ifade; değil mi ki seni de aday gösteren siyasi partilerdir…
Siyaset üstü olmak ya da böyle kalmak zaten politikayla yürütülen bir devlet sistemi içinde mümkün görünmüyor. Kaldı ki aday gösterildiğin kanattan azade tek bir program, tek bir propaganda gecesi, tek bir kahvehane ziyareti gerçekleştiremeyeceksin. Daha da ötesi siyasi olmayan tek bir mesaj bile veremeyeceksin hatta vermemelisin.
Tunceli’ye, Sivas’a, Gezi Parkına, Müsiad’a ya da Tüsiad’a gidip de söz söylememek mümkün değildir hatta söylemek değil oraya gitmiş olmak bile siyasetin ta kendisidir. Peki, neden ısrarla “siyaset üstü” bir tanıma ihtiyaç duyulmuştur? Pek çok sebebi var elbet; statükonun devamı, o makamın son kale olarak görülmesi, oy devşirmek filan. Oysa asıl arzu oraya oturacak olan muhtemel kişiyi şimdiden bir kalıba sokmak, şimdiden hizaya getirmektir.
“siyaset üstü” tek başına yetmez düşüncesiyle daha pek çok sıfat ve yakıştırma yapıldı “çatı aday” için. Bu tanımlamalara bakınca pekâlâ halis, muhlis, ağzından ekmeğini alsan ses çıkartmayacak, hoşgörüde sınırsız, köşkünden pek çıkmayacak geldiği kanadı da verdiği vetolarla rahatlatacak bir portre algısı oluşabilir. Tamam, da seçmen illa böyle birini mi istiyor acaba?