Ukrayna’yı cesaretlendirip, Rusya’ya karşı diklenmesine sebep olan çevreler şimdi de Tayvan üzerinden Çin’e aynı tuzağı kuruyorlar.
Pandora’nın kutusunu açtılar. Kendilerince Sorunlu olduğunu düşündükleri ülke ve bölgeleri teker teker istedikleri kıvama getiriyor, kavgaya dahil ediyorlar.
Pandemi döneminden sonra ekonomik liderlik iddiasını ve dinamik pozisyonunu hızla yitirmekte olan Çin bugünlerde irtifa kaybetmeye devam ediyor. Küçükken ve kayda değer bir tehdit oluşturmazken tolere edilen Çin kendisi için çizilen sınırları aşınca haddi bildirilmesi gereken bir devlet olmuştu.
Benzer cümleler Rusya için de kurulabilir.
Soğuk savaş sonrası dönemde itibarını ve denge pozisyonunu kaybeden ülke dünyanın farklı bölgelerindeki çatışma ve dengelere müdahale etmek suretiyle gücünü toparlama noktasına gelince, eski alışkanlıkları depreşti. Küresel sisteme kafa tutmaya başladı.
ABD, Trump-Biden kavga, gürültü derken küresel sistemde bir boşluk oluşturmuştu. Avrupa istenen noktada değildi. O nedenle ‘sakıncalı’ ülkeler kendilerine alan açabilmişlerdi.
Müdahale, bu tür durumlar için yedekte bekletilen ülkelerin harekete geçirilmesiyle gerçekleştiriliyor.
Balkanlar yine aynı durumda mesela. Irak’ı son yazımızda belirtmiştik.
Kosova Cumhuriyeti tamamen egemenlik haklarından kaynaklanan düzenleme yapma iradesini her ne sebepleyse bugünlerde yapma kararı aldı. Sırbistan’ı piyasaya çekti. Kosova’ya kim bu aklı verdi ve niçin bugün verdi, merak ediyorum.
Düzenleme hakkı var; yanlış anlaşılmasın.
Ama niçin bugün ve niçin bu şekilde?
Evet, Rusya demokratik olmayan katil ve despot bir devlet. Çin de aynı. Haktan, hukuktan ve adaletten nasibini almamış otoriter sistemler.
Neredense artık, düğmeye basılınca hareketlenen Ukrayna aynı zamanda Rusya’da bir tepki oluşturdu.
Yine basılan bir düğme Tayvan’ı, dolayısıyla Çin’i hareketlendirdi.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında kendisinden ayrılan Tayvan’ın, diğer adıyla Milliyetçi Çin’in bağımsızlığını tanımıyor Çin.
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı tam da bu noktada adeta ‘kör gözüne parmak’ sokar gibi Çin’i ziyaret etme kararıyla, bölgeyi hareketlendirdi.
Savaş düzenine gelindi.
Bu noktada Çin eğer gözünü karartır, Tayvan’a saldırırsa binlerce mil uzaklıktaki ABD’nin doğrudan müdahale etme, savaşın tarafı olma lüksü bulunmuyor.
Aynen Ukrayna meselesinde olduğu gibi. Hatta daha kötüsü. Zira orada bağımsız ve tartışmasız bir devlet mevcuttu.
Burada Çin’in tanımadığı eski bir toprağı mevzubahis.
Sırbistan ve Kosova diken üstünde. Kriz bir ay ertelendi. O gün geldiğinde ne olacak?
Dünya karıştırılıyor.
Muhtemeldir ki pandemi bu tür durumlar düşünülerek yayıldı. Önce küresel sistem Çin üzerinden her yönüyle durduruldu, reset yapıldı.
Akabinde ikinci bir düğmeye basılarak dünyaya yeni bir nizamat verme süreci başlatıldı.
Bu sistemde Türkiye de küresel sisteme ‘kafa tutanlar’ grubunda olduğu için kendisine ders verilmeye çalışılıyor.
İstedikleri neticeyi alamama nedenlerinin başında Türkiye’de halka dayanan bir rejim olması geliyor.
Gezi Parkı, 17 – 25 Aralık prova olarak gerçekleşti.
15 Temmuz’da fiili olarak bu direnç kırılmaya çalışıldı. Ancak başarılı olamadılar, çünkü halk müdahil oldu.
Akabinde mali, hukuki vs. saldırılar yeniden başladı.
Anlaşılan halktan korkuyor bunlar.
Demokrasi ve halka dayanma bu anlamda bir şans. Popüler destek devam ettiği müddetçe bir şey yapamazlar.
2023 bu noktada oldukça hayati. Bugün nükleer gemiler ve yüksek teknoloji ile ülkeleri işgal ederek yaptıkları şeyi Türkiye’de demokratik süreçlerle yapmaya çalışacaklar/çalışıyorlar.
Yunanistan’ı resmen işgal ettiler.
Hedef orada da Türkiye.
Sonuç olarak; bize her şey Türkiye’yi ve 2023’ü hatırlatıyor…