Sinemanın başlangıç tarihi 1894 olarak kabul ediliyor.
Diğer teknoloji ve modern sanatlara göre sinemanın Osmanlı ülkesine daha erken girmiş olması masum bir sanat sevgisinden mi; yoksa Osmanlının yıkımına yardımcı bir senaryonun sonucu muydu bilmiyorum.
‘’1894 yılında Kineteskop isimli gösteri cihazı aynı yıl İstanbul’a getirilmiş ve Beyoğlu’nda halka izlettirilmiş(Mustafa Güldağı-Kuşatma sf.248)
1895 yılında Sultan Abdülhamit ve ailesi Bentrant isimli bir Fransız vasıtasıyla sinematograf izlemiş olmasına rağmen Rum asıllı Sula Bozis, 2007 de sinema tarihi üzerine bir söyleşide hala Abdülhamid’in sözüm ona diğer alanlarda olduğu gibi sinemada da yasakçı zihniyetinin(!) devam ettiğini söyler.
1911 tarihli bir belgede de, İtalya’lı Paskavale Dimitri’nin sinematografi gösteriminin yasaklandığı yalanı kayıtlıdır.
Halbuki 3 Ekim 1907 yılında İngiliz Henri Kelvermanlı ve William Wood’un Dersaadete getirecekleri sinematografta kullanılacak ‘’resimlerin muzır olmamasına dikkat edilmesi’’ istenmiştir.
Sinema tarihi beni çok da ilgilendirmiyor aslında ama iki gayri müslimin, sanatı kullanarak Abdülhamid’e olan kinlerini afişe etmelerine içerlediğim için biraz geriden başlamak zorunda kaldım.
Koca sultan mekanın cennet olsun .Ürküttüklerini tanıdıkça seni daha çok seviyorum.
Ruhumuzdaki resme karşı özel ilginin varlığı, doğaya olan tutkumuzdan mı; yoksa öbür aleme olan sonsuzluğun belli belirsiz bu dünyaya yansıması mıdır bilemem ama resmin, özelde de fotoğrafın bazen insana, canlısından daha cazip geldiğini biliyorum.
Sinemanın ve TV nin bu cazibesi siyaseti, ekonomiyi, kültürü derinden etkilediği konusunda sanıyorum benimle aynı düşünceyi paylaşırsınız.
Sovyet diktatörü Joseph Stalin’in ‘’Eğer Amerikan sinema dünyasını kontrol edebilseydim, dünyaya komünizmi yaymak için başka bir şeye ihtiyacım kalmazdı’’ tespiti sinemayı ve tabii ki sinema filmlerinin şimdilerdeki gösterim alanı TV yi özetlemek için kafidir.
1980 li yıllarda Kültür Bakanı Gökhan Maraş, ABD filmlerinin gösteriminin kısıtlanması için bir kanun teklifi vermişti. George Bush, bizzat Özal’ı arayarak kanun teklifinin tehditkar bir ifadeyle geri çekilmesini istemiş ve teklif geri çekilmişti.
ABD filmleri furyasına paralel olarak ,Amerika hayranlarının nicelik kadar niteliğindeki artışı, sinemanın darbe yapmadan, yavaş yavaş zehir/panzehir sunma yeteneğine bağlıyorum.
İki süper devlet başkanının sinemaya bakışı böyle de bizde durum ne?
Peygamberimiz (S.A.V) ‘’Recep Allah’ın, Şaban benim, Ramazan ümmetimin ayıdır’’ buyurmuştu.
TİK verilerine göre 1960 yılında 3365 bebeğe ‘’Şaban’’ ismi verilmiş. Nüfus artışına rağmen 80 li yıllarda 1289 a düşmüş . 2008 yılında sadece 225 bebeğe Şaban ismi verilmiş. Dahası 2003-2004 yıllarında 211 kişi Şaban olan ismini mahkeme kararıyla değiştirmiş.
Şimdi söyleyin Allah aşkına. Şaban, Resulullah’a mı; yoksa edep fukarası Kemal Sunal’a mı ait? Ne düşünüyorsunuz?
‘’Recep İvedik’’ nedir sizce? Kamile Sultan Ebrem neden Müjde Ar oldu? Gerçekten utancın bile utanç duyduğu bir müjde(!)
Yeşilçam’da, Şehvetperest, hilekar, tefeci, sahtekar, riyakar, şarlatan bir papaz veya haham tiplemesi yoktur. Çünkü bu ahlaksızlıklar imam veya sakallı Müslümanlara özgüdür(!) Aksine şahitliğiniz var mı sizin? Yeşilçam filmlerinde ben rastlamadım. Varsa da ben görmedim. Sezercik, Ömercik ,Sadri Alışık, Türkan Şoray neden hep Allah lafzından sonra haşa baba sözcüğünü ekleyip durdular. Çünkü bunların hepsi Türk milletinin temel değerlerine bir operasyondu. Maalesef istedikleri sonucu da aldılar demek gibi bahtsız bir tespiti kaydetmek zorunda kalıyorum. Selamlar.