SINANMIŞ HAYATLAR

Hakan Bahçeci

Hayatını sınamamış olanlar hangi anlamı aradığını da idrak edememiş olanlardır. Dereke ve derece iki tercihinden biri insanın, hangi dereceye çıkabileceğimizi ve hangi derekeye düşebileceğimizi hayatı sınamadan öğrenecek değiliz. Nitekim bunu öğrenmek için en azından küçük kıyametimizi yaşamak için şunun şurasında ne kaldı…

            Yarım bırakılmış bir romanın, henüz yazılmamış sayfalarının başkahramanı olarak, hikâyemin sorumluluğunu şairlerin omuzlarına yükledim. Bu beni kurtaracak mı? Elbette hayır… Benim de söyleyeceklerim olmalı. Cüzi bir irade taşıdığıma göre, en azından kendi hayatımı yoklamak da benim sorumluluğum olmalı.

            Küçük bir dünyada yaşıyor değiliz. Kastım güneş siteminde, ayın uydusu olduğu gezegeni söylemek değil. İnsanın kendi dünyası belki diğerinden çok daha büyük ve şümullüdür. Bana düşen; o dünyanın nereye tekabül ettiğini sınırlı bilgim içinde tespitle yola düşebilmektir.

            Bana öğretilenlerin sonucunda hayata dair bende oluşan birikim ve bakış yeteneğim, hayatı sınamak için bir imkân veriyor aslında bana. Biliyorum ki inanmak benim için mutlak bir öneme sahip, imanım sayesinde dış dünyaya dair doğru bilgilere sahip olabiliyorum. “Doğru” kimin tasallutuna girerse ona göre doğru olabilir. Oysa ben doğruyu inandığım dinin sahibine bırakmışım. Bu durum hayatı sınamak için ne büyük bir nimettir.

            Hayatı anlamlı kılabilmenin ve “neden” sorusuna cevap bulabilmenin bana ne katacağını mı merak etmeliyim, yoksa cevabı bulmaya koyulduğum çabayı mı sürdürmeliyim? Aradığım cevabın istenilen cevap olup olmadığını da bilmiyorum lakin cevabın ancak bir mücadeleyle gün yüzüne çıkacağından eminim.

            Hayatın sınanmasında kimler başarılı olmuştur sorusunu fazlaca soruyorum kendime. Peygamberlerin mümtaz bir yeri olduğuna kanaatim tamdır. Firavuna defalarca giden Musa’nın, Nuh’un, tufana hazırlığındaki mutmain halin, Muhammet (as)’in hicretindeki teslimiyetin, kendini yoklamaya cesaret edenlere neler katabileceğini bizzat Kitaptan öğreniyor değil miyiz?

            Zamanı sınamak durumundayım; imsak ve iftar vaktini tayinle memurum ve bu iki vakit arasında bu vakitlerin gereğini yapabilecek imanla teklif edilmişim. Ufuktaki kızıllığın aslında sadece güneşin doğuşuna işaret etmediğini hatta tam tersiyle sabah namazının vaktini sınırlamakla ilgili olduğunu idrak edebilmek durumundayım.

            Bana teklif edilen dünyevi bir hayatın sınanacak tarafı yok… Basit ve sığ bir teklifle muhatabım. Derekemi daha da aşağı çekecek şeyler fısıldıyor kulağıma çağın sahipleri. Derecemi yükseltecek sesleri perdelemeye çalışıyorlar. Benimse hayatımı yoklamak, sarsmak ve kolundan tutup kendine getirmeye dair sözüm var.

            Kendi küçük dünyamın kendi varlığını anlamlı kılmak ve yüksek bir yerde tutabilmek adına girişilen mücadeleyi imanımla tezyin ve tasdik edebilmeliyim.