Nöbete bir virgül koyarak “şimdilik” evlerimize çekildik. Tam yirmi yedi gündür milletçe meydanlardaydık. Akşam saatlerinde yerimizi aldık, günün ilk ışıklarına kadar hudutta nöbet bekleyen asker gibi meydanı boş bırakmadık. Kısa süreli molalar vereceğimizde bile kutsal nöbeti bir kişiye devrederek ayrıldık yerimizden.
Konya’da meydan atmosferi bir başkaydı. Gece boyunca Konyamızın kıymetli hafızlarından Kuran-ı Kerim tilaveti dinleyerek Allah Kelamının iliklerimize kadar işlediğini hissettik. Ardından sala icrası cezbetti herkesi. Bu esnada alanda bir sükut hakim oldu. Sloganlar sustu, bayraklar gökyüzünde dalgalanmaya ara verdi ve sadece Allah’ın ayetleri ve çağrısı yükseldi göklerde.
Huzur bulan kalpler ardından Mehteran eşliğinde İstiklal Marşı, fetih ve hücum marşları ile coşkuya gelerek enginlere sığmayıp taştı.
Bayrağı daha fazla yükseltme ve daha iyi dalgalandırma yarışına girildi adeta. Her geçen gün bayrak ebatları genişledi. Baş üstünde tutmaktı aslolan, yere düşürmeye çalışanlara verilen bir cevaptı.
Yatsı ezanı icra edildi, namaz için ara verildi bir süre. Cemaat olundu; bu kavramı karalamaya çalışanlara inat omuz omuza saf tutuldu. Açık havada, Hz. Mevlana’nın kabri yanında Allah’ın huzuruna durdu binler.
Sonra herkes tekrar alandaki yerini aldı ve konuşmalarla program devam etti. Zaman zaman bakanlarımız, il-ilçe teşkilat ve belediye başkanlarımız, toplumca benimsenmiş sivil toplum kuruluşlarımızın başkanları, değerli hocalarımız konuşma yaptı.
Kimi çok etkili bir konuşma yaptı, kimi klasik kâğıttan okuma sanatını icra etti. Yalnız hepsinin amacı tekti; vatana kol kanat germekti. Niyetler, zalime meydan okuyup mazlumu arkalamaktı. Hainlere geçit vermeden milletçe kenetlenip bölücülere bu dünyayı dar etmekti.
Sonra ses sanatçıları sahne aldılar. O bildiğiniz ülke sokaklardayken tatil beldelerinde dinlenenlerden, mahalle yanarken saç tarayanlardan ayırt edilmesi gereken sanatçılar. Vatanını seven ve onu dert edinmiş sanatçılar.
Turneye çıkar gibi meydan meydan dolanan, bu durumu ranta dönüştürüp kazanç sağlamaya çalışanların aksine, hiçbir karşılık beklemeden sadece vatanı için elinden geleni yapmak isteyen sanatçılar.
Karşılık beklemeden gelenler o meydandan çok kazançlı döndüler, bir şey talep edenler umduklarına nail olamadan bereketi kaybederek ayrıldılar.
Saatler ilerlerken teheccüd vakti namaz ve kunut ile değerlendirildi. Gecenin sessizliğinde dualar yükseldi semaya. Huzura gark oldu gönüller. Ne güzel oldu nöbetler ve bizler ne güzeldik hep bir arada.
Konyamızın cömert insanları nöbet bekleyen millete ikramda bulunma yarışına girdi adeta. Verdikçe çoğalacağını bilenler, bu günleri fırsat bildiler.
Saatlerce bıkmadan, yorulmadan bayrak sallayan dedelerimiz, gönlünden dilene akan aksanlı dua eden ninelerimiz, küçük yaşına rağmen büyük bir olgunlukla Kabe imamları gibi dua eden gençlerimiz, sesleri kısılana kadar “tekbiiir” diye haykıran gençlerimiz, çoluğuyla, çocuğuyla her akşam birlikte nöbet tutan ağabeylerimiz-ablalarımız. Daha neler sayabilirim.
Özümüze döndük, özden ayrılmayalım. Kendimizi bulduk, kaybolmayalım. Allah’tan adım adım uzaklaşırken O’na tam olarak yöneltik, koşar adım yaklaşalım. Biz buyuz aslında, aslımıza dönelim.
Peygamber (sav) buyruğuna iman edelim. Evlatlıktan reddedilen değil, annemizin ve babamızın rızasını kazanarak Allah’ın rızasına nail olacağımızı bilelim.
Allah bizleri lanetlenen, kötü anılan insanlar olmaktan korusun.