Faiz, enflasyonun anasıdır. Faiz ertelenen enflasyondur. Bir ülkede ne kadar faiz varsa, o faiz o ülkede o faiz oranı kadar enflasyon vardır. Asla ve katta faiz enflasyon karşısında paranın değerini koruyamaz. Uzun vadede faiz, enflasyon karşısında paranın değerini eritir.Mesela 10 yıl önce bir ev alacak parayı bankaya faize yatıran bir insan, 10 yıl sonra bu parayı bankadan çekse, o para ile bir evin yarısını bile yaptıramaz. Faizli o para değerini kaybetmiş, erimiş olur. Kısaca, enflasyondan kaçarken, aslında enflasyonun en büyük nedeni olan faize tutulmak, eldeki paranın da erimesine sebep olmaktadır. Günümüz sol ideolojisi faizle, kârı-alışverişi- aynı kefede görüp, her ikisini de yasaklarlar. Bu mantık 1400 sene önce müşriklerde de vardı. Resullullah dönemindeki müşrikler " Alışverişte, karda faiz gibidir " görüşünü savunuyorlardı. Yani isimler, insanlar değişse de, bâtıl fikirler hep aynı mantığı taşıyorlar. O dönemde ki komünistlerin ismi müşrik, şimdiki müşriklerin adları komünist, isim ayrı kafa hep aynı.
Para tacirleri dünya’da faizleri düşük tutup, paradan para kazanmak için kendilerine yeni meydanlar aramaktadırlar! Bu meydanlardan biri de Türkiye. Çünkü dünyadan ucuz borçlanılan para, Türkiye'ye getirilip çok yüksek fiyattan pazarlanıyor. Bunu yaparken, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından yararlanılıyor, onlar kanalıyla Türkiye'nin notu düşük tutuluyor. İşte faiz lobisi ve notçuların bu ortak oyunu sonucunda, Türkiye Hazinesi'nin fazla faiz ödemeye maruz bırakılıyor. Dünyada ucuz olan kısa vadeli parayı getirip, Türkiye'de pahalıya satan ve kârına kâr katan kan emici, sömürgeci bu faiz lobisinin elebaşları Yahudilerdir.Deutsche Bank ve Commerzbank idarecileri yabancı basında defalarca Türkiye ekonomisinin 2009'da batacağını söylediler. Türkiye batmadı, IMF'ye de gitmedi ama bu iki banka battı ve daha sonra Alman devleti bu bankaları kurtarmak zorunda kaldı. Faiz lobicilerinin sayısız yalanlarından biri de, faizlerin piyasada para arz ve talebine göre belirlendiği yalanıdır. Ama ne tür piyasadan bahsettiğini hiç söylemiyor.
Söyleyemez çünkü paranın fiyatı olan faiz, eğer tam rekabet piyasası varsa arz ve talebe göre belirlenir. Yıllardır halkı kandırarak soyan, insanların alın teriyle kazandıkları paraları çalan bu vampirlerle mücadele etmek asli bir görevimiz olmalı. Faiz yasağı, İslâm'ın temel ilkelerinden biridir. İslâm herhangi bir zarar ve mağduriyete yol açmayan insan ilişkilerine, düzgün seyreden hukukî ve ticarî hayata kural olarak müdahale etmemiş, sadece yanlış ve haksız uygulamalar konusunda insanları uyarmış, bu yönde bazı sınırlama ve kısıtlama getirmiştir. Faiz yasağı da böyledir. Ayrıca faiz yasağı İslâm'la başlamış olmayıp uzun bir geçmişi vardır. Yahudilik ve Hıristiyanlık'ta da faiz yasağı olmakla birlikte, yahudiler Tevrat'ı tahrif ederek faizi kendi aralarında yasak sayıp kendilerinden olmayanlara karşı serbest saymışlardır. Kuran’da yahudilerin bu tutumuna değinmekte, yasaklandığı halde faiz alıp vermelerinin yol açtığı ve açacağı sonuçlardan söz etmektedir (en-Nisâ 4/160-161). Luka İncili'nde de faiz yasağından söz edilmiş olup hıristiyan dünyasında faiz yasağı uzun bir süre devam etmiştir. Ancak Batı'nın iktisadî gelişiminin doğurduğu ihtiyaçları karşılayacak yeni müesseseler ortaya konamadığı ve kilisenin elinde de hatırı sayılır bir sermaye oluştuğu için faiz yasağı giderek hoşgörülmeye ve aşılmaya başlanmış, Fransız İhtilâli'nden sonra iyice yaygınlaşıp Batı ekonomisinin temel unsuru haline gelmiştir.
Kuran'ın, faizle ticaret arasındaki ilişkiye değinerek ticaretin helâl, faizin haram olduğunu bildirmesi de dikkat çekicidir. Çünkü ticaret üretken olup toplumda emeğe ve sermayeye dengeli bir pay verir, paranın akışını hızlandırır, belli istihdam imkânları ortaya çıkarır. Faiz ise üretken değil tek taraflı çıkar sağlayan bir sömürüdür. Eşit ve iki taraflı risk taşıyan ticaret ile eşitsiz ve tek taraflı risk taşıyan faiz arasında önemli bir mahiyet farkı vardır. Bilindiği üzere Kuran’da faizle ilgili ayet-i kerimeler Bakara, Al-i İmran, Rum, Nisa sürelerinde açıkça belirtilmiştir. Allah’ın haramları bellidir, helalleri bellidir. Neyin haram neyin helal olduğunu bilen bir Müslüman akıl sahibidir. Kuran, bizi Kuran’la amel etmeye çağırır,Şeytan ise Kuran’sız amele çağırır. Aklına hakim olanlar tövbe eder ve bir daha faize dönmez. Allah merhametlilerin en merhametlisidir.
Peygamberimiz buyurur ki:
“Miraç gecesi, bir kavme uğradım ki, karınları evler gibi iriydi, bu karınların içi yılanlarla doluydu ve yılanlar dışarıdan gözüküyorlardı Ben: ‘Ey Cebrail! bunlar kimlerdir?’ Diye sordum ‘Bunlar, faiz yiyenlerdir’ dedi”.
Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri, faizle uğraşanları ıslah eylesin, bizleri de faiz ve tefecilik illetinden muhafaza buyursun! Amin.