Hayat’a gözlerinizi açıp, ilk defa nefes alıp vermeye başladığınız andan itibaren anne denen meleğin şefkatine teslim edersiniz minik bedeninizi. Artık anne ve babanızın biricik kuzusu, ciğerlerinin bir parçası olmuşsunuzdur. Size gözleri gibi bakarlar. Korur, kollar ve hayat denen imtihana hazırlarlar. Kaç yaşında olursanız olun, var oldukları sürece onların himayesindesinizdir. Nefesleri yetinceye dek, ellerini çekmezler üzerinizden. Onlar yanınızda olsa da olmasa da; hayatın yükü çoktan omuzlarınıza binmiş, güzergâhı belli olmayan bir yolculuk başlamıştır sizin için. Zaman gelir bu yolda beraber yürüyebileceğiniz bir yoldaş ararsınız kendinize. Hayatın yükünü benimle paylaşacak biri var mı diye bakınır durursunuz etrafınıza. Çok geçmeden nasibinizde olanı Allah çıkarır karşınıza. Onunla hayatınızı birleştirirsiniz. El ele, gönül günüle verir, önünüze çıkan zorlukları beraberce yenerek yürüyüşünüzü sürdürürsünüz.
Can pareniz olmadan tek başınıza hayatın çetrefilli yolunda nasıl yürüye bilir, önünüze çıkan dehlizleri aşıp, yolunuzu ve yönünüzü nasıl bula bilir siniz? Öylesi bir yolculuğa çıkarsanız, yolunuza hüzünle devam etmeniz kaçınılmaz olur elbette. Hayatınız ve hayat yolculuğunuz yalnız başınıza sürdürebileceğiniz bir serüven değildir. Çünkü ne hayat tek kişiliktir ne de yolculuk. Yanınızda bir canan, yüreğinizde sevgi ve muhabbet olmadan önünüze çıkan dağları ne aşabilir, ne de sorunlarınızla boğuşabilir siniz.
Hayata gelen her birey için; sevgi, aşk, mutluluk ve huzur tıpkı ekmek ve su gibidir. Bedenimizin olduğu gibi, ruhumuzun da sağlığı bu dört mucizenin var olmasına bağlıdır. Sevgi yoksunu olmak arifler nazarında; “ölü gibi olmak” diye tarif edilir. Yaşarken yok sayılmak, ölü gibi nitelendirilmek o insan için ne acı bir züldür. Gönüller sevgi ve aşk denen köprüyle birleşirler. Sevmek muhteşem bir duygudur amma, ya ayrılığa ne demeli. Sevdiği halde ayrı düşen canlar, yaşadıkları pişmanlığı şiirlere döker ve ayrıldıkları sevgililerinden adeta aman dilerler. Tıpkı şu şiir’de olduğu gibi:
Bardağına çay koy otur karşıma/ Artık aramızdaki bu kavga bitsin/ Olanlardan bahsetme Allah aşkına/ Bir gönül köprüsü kuralım gitsin/ Neden böyle olduk diye sorma/ Bunda da hayır var kötüye yorma/ Çoktan bitti o film en başa sarma/ Maziyi hatırdan silelim gitsin/ Ayrılığın en büyük suçlusu benim/ Senden binlerce kez özür dilerim/ Şu kara toprağa girmeden tenim/ Seninle bir yuva kuralım gitsin/ Biz konuşmayalım aşk gelsin dile/ Sen güle benze bende bülbül’e/ Gönül bahçesinde her gün el ele/ Dolaşıp gülleri derelim gitsin.
Hayat yolunda çoğu zaman dikenler serilir önünüze. Bazen pusulanız şaşar, girdiğiniz çıkmaz sokaklarda debelenir durursunuz. Arkasından bir tufan gelir, tarumar eder her şeyinizi. İşte o vakit bir barınak arar ve bir gönül’e sığınmak istersiniz. Barınağınız oldu mu korkmayın gitsin. Ne yağmur, ne de kar umurunuzdadır artık. Pişmanlıklarınız olsa da; “umut fakirin ekmeğidir” der, öyle devam edersiniz yolculuğunuza.
Sağlıcakla kalınız.