“SEVGİ TOPLUMU” OLUŞTURMAK

Hasan Mutluoğlu

Şu sıralarda, değerli yazarlarımızdan eğitimci Rahmetli Nurettin Topçu’nun “ Türkiye’nin Maarif Davası” adlı kitabını okuyorum.

Kitabı okudukça, hayalini kurduğumuz “Sevgi Toplumu” nasıl oluşur/oluşturulabilir? diye derin düşüncelere dalıp gidiyorum.

“Sevgi Toplumu” oluşturmanın yolu, eğitimden geçtiğini bir kere daha zihinlere kazımak gerektiğine inanıyorum.

Eğitim işinin sadece okullarda gerçekleştirmenin mümkün olmadığını, ailede başlayıp, okullarda devam ettirilip çevrenin desteği ile başarılabileceğini biliyoruz.

Nurettin Topçu;”Gençlik geleceğin tohumudur. Bu tohumun özüne bakarak yarınımızı keşfetmek müşkül olmayacaktır.” diyor.

Geleceğimizi,ülkemizi,yarınlarımızı,ümitlerimizi ve hayallerimizi emanet edebileceğimiz gençliğin yetiştirilmesi,eğitilmesi hayati bir öneme sahiptir.

Atalarımızdan; gelecek nesile devredilmek üzere uhdemize emanet edilen ülkemizi, “kadim Kültürümüzü”, emin ellere teslim etme/edebilme endişesi ve çalışmaları,bize yüklenilen en önemli ve asli görevimizdir.

Gençlik; hangi özelliklerle donatılırsa, “Sevgi Toplumu”’nu meydana getirebilir?

İki kutuplu dünyada yaşıyoruz. Bu iki dünyayı şöyle adlandırmak mümkündür:

1-Batı(Hıristiyan,Yahudi güdümlü) dünyası,

2-İslam(aç,sefil,ezilen,kavgalı)dünyası.

İslam dünyası içinde yaşayanlar olarak, durumun analizinde, nasıl bir dünya gerçeği ile karşı karşıya olduğumuzu tespit etmeliyiz.

İslam coğrafyasının; dünya üzerindeki konumunu,sahip olduğu yer altı,yer üstü zenginlik kaynaklarını,inandığı İslam Dinini dikkate aldığımızda,nasıl bir gençliğe sahip olmamız gerektiğini, bir kere daha gözden geçirmemiz gerekir.

İslam coğrafyasının sahip olduğu zenginlik kaynakları, yaşanılan bütün problemlerin ve acıların sebebi olduğunun farkında olabilecek idealist bir gençliğe ihtiyaç olduğu asla unutulamaz.

Biz de bir İslam ülkesi olduğumuza göre, kendimizi bu değerlendirmenin dışında tutabilme şansımız olabilir mi?

“Sevgi Toplumu”’nu meydana getirebilecek gençliğin özelliklerinden bahsetmek gerekirse, şunları ifade etmek mümkündür:

-Okuyan,araştıran,sorgulayan,

-Mümkün olduğunca,gelecek için hayal kuran,

-Çağın ruhunu yakalayan,

-Geçmişi ile avunan değil,övünen,

-Teknolojiyi yakalayan,teknolojinin esiri olmayan,

-Ahlaklı,imanlı,

-Başarıya götürecek sıra dışı hayaller kuran,

-Her düşüşte ayağa kalkmayı becerebilen,

-İnisiyatifçi,ilkeli ve eşitlik anlayışı ile çalışan,

-Kula değil Allah’a boyun eğen, imanlı ve ihlaslı bir gençlik.

Doğrusu,bir eğitimci olarak, geleceğimizden ümidi kesmiş değilim.Ancak çok endişeliyim.

Kültür erozyonuna uğratıldık. Eğitim anlayışında birlikteliğimiz henüz oluşmadı.

Eğitim sistemimiz –maalesef- yaz/boz tahtasına dönüştü.Beni yetiştiren öğretmenlerimle aynı düşünce noktasında olamadığımız gibi, yetiştirdiğimiz öğrencilerimizin de bizimle aynı düşüncede buluşmasını sağlamada başarılı olamadık.

Hiç kimsenin itiraz edemeyeceği “Kadim Kültür Kaynağımızda” buluşmaktan başka çaremiz olmadığını düşünmemiz ve aksiyon haline gelmesi için çalışmamız gerekir.

Her zaman, her fırsatta,her yerde eğitimin içinde olmalı veya destek vermeliyiz.

Unutmayalım.” Eğitime destek, geleceğe güvendir.”