Sen Bahar Olmalısın

Osman Uzunkaya

Her yıl bu aylarda, doğa eşsiz zarafetine bürünerek rayiha bir kokuyla selamlar hepimizi. Etrafa yayılan enfes kokularla ciğerlerimiz bayram ederken, rengârenk çiçek zümreleriyle bezenen ağaçlar sayesinde ise gözlerimiz muhteşem bir görme zevkine kavuşurlar. Bu mevsimde tüm bitkiler; yaratılış gayeleri gereği o İlahi buyruğa uymaya ve uykularından uyanmaya başlarlar. Uyanışları asude bir şekilde devam eder gider, ta ki yeniden uykularına dalıncaya dek. Her bitkinin kendine özgü büyüme ve filiz verme biçimleri vardır. İlginçtir ki, çam dallarının uçlarındaki dikenimsi sertlikler devamında yerini pamuksu yumuşaklıktaki filizlere bırakır; o filizler eskiden olduğu gibi tekrar dikenimsi bir yapıya dönüşerek gelişimini tamamlarlar. Toprağın cömert bağrında, sayısız bitki ve nebatın can bulduğu, büyüyüp serpildiği bu mevsim, tüm canlılara rahmet ve bereketin eşsiz muştusunun müjdesini verir ve adeta; “Ben geldim, bayram edin!” diye fısıldar yüreklere. Bu haber pek sevindiricidir. Toprak ananın kucağında barınan ve uzun süredir bu zamanı bekleyen bütün canlılar, hayatlarının en güzel evresini yeniden yaşamaya başlarlar. Gerek yeryüzünde, gerekse gökyüzünde muhteşem bir atmosfer oluşmuş, kurulan sofraya tüm canlı varlıklar “buyur” edilmiştir. Nasibin taksim edildiği ve bereketin olabildiğince çoğaldığı kutlu bir zaman dilimi başlamıştır artık.

Zamanlı zamansız esen rüzgârlar bir bitkiden aldığını diğerine, diğerinden aldığını öbürüne ulaştırmakta pek mahiridir. Bir de arılar vardır rüzgârlar gibi mahir olan. Karıncalar toprak üstünde görünür olmaya başlamıştır. Sadece onlar değildir bu mevsimde toprağa ayak basan. Görmediğimiz, bilmediğimiz ve yapılan bilimsel araştırmalarda dahi izine rastlanılamayan nice varlıklar vardır bu evrende. Evrendeki tüm varlıklar baharın gelişiyle yeniden can bulur, canlanır ve uçmağa varırlar. Çünkü cennetin bir benzeri adeta zembille uzatılmıştır yeryüzüne.

Ünlü şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı baharla ilgili olarak; “Damlardaki kar, saçaklardaki buz, kanı kaynayan suya dar geliyor. Haberin var mı? Oluklardan akan su sesinden bahar geliyor. Duy güneyden estiğini rüzgârın; göreceksin neler olacak yarın. Yuvada çırpınan yavru kuşların, uçmak hevesinde bahar geliyor!” der. Baharı anlatmak sığ ve mana fakiri cümlelerle pek mümkün değildir, olamazda zaten. Ancak böylesi derin manaları yüklenmiş satırlar; baharın sıcaklığını ve coşkusunu hissetmemiz için içimizdeki kapıyı aralayabilir.

Doğanın adeta kabuk değiştirdiği, yenilendiği ve canlandığı bir mevsimdir bahar mevsimi. Bu yenilenme insan ruhunda da benzeri etkiyi gösterir. İnsan da doğa gibi arınır, yenilenir ve toplanır. İlkbahar da açan çiğdem, kardelen, papatya ve lale gibi çiçekler renk cümbüşü sergiler, doğayı tıpkı bir resim tablosuna dönüştürürler.

Hani bir söz vardır; “Anlatılmaz yaşanır” diye. İşte bu söz, bahar için söylenmiş bir sözdür. Baharı birkaç paragrafla veya kitap dolusu bilgi ve görselle anlatmak ne derece de etkilidir, etkindir? Hissederseniz, dokunursanız ve o muhteşem atmosferi yaşarsanız baharı anlar ve onun siz de bıraktığı etkiyi kavrayabilirsiniz. Ancak tefekkür etmek yok ise, anlamak ve yaşamak eylemi çokta bir şey ifade etmeyecektir.

Hoşça kalınız, ömrünüz bahar gibi güzel geçsin inşallah.