Geçtiğimiz Cuma günü Ankara’da “Yerel Yönetimler Sempozyumu” vardı.
Sempozyumun bir kısmını bende takip ettim.
Başbakan’ın konuşmasını ve işaret ettiği noktaları önemli buluyorum.
Bu sempozyumun bana düşündürttüğü en önemli nokta “yerel idarelerin Başbakan’ın hızına ve ufkuna yetişememesi gerçeği”
Başbakan konuşurken “kendisi gibi birkaç belediye başkanı olsa, Türkiye’nin çehresini değiştirir” diye düşünmeden edemedim.
Peki, Recep Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlarıyla farkı ne?
Hatırladıklarımı yazayım.
Erdoğan rant merkezli bir belediye başkanı değildi. Bunu kendiside ifade etti.
- Emsal artışlarıyla rant sağlamayın.
Hatta bu konuda çok sert uyardı.
Sayın Başbakan, belediye başkanıyken hizmet etmek için seçime bir ya da iki yıl kalmasını beklemezdi.
Halkın içinden çıkmazdı.
Bakın dikkat buyurun. Halkın içine çıkmazdı değil, halkın içinden çıkmazdı. Sürekli halkın arasındaydı.
Bir anektot:
Sayın Başbakan, belediye başkanıyken avukatı bugün Gümrük Bakanı olan Hayati Yazıcı idi.
Hayati Bey kendisine hararetle davaların seyri ile ilgili bilgi verirken, Sayın Başbakan makam odasının camından bakıyor ve bir ara dalıyor. Tayyip Erdoğan’ın anlattığı çok önemli gelişmeler karşısında tepki vermemesi üzerine Hayati Bey:
- Davaları mı düşünüyorsunuz Sayın Başkan, diye soruyor.
Tayyip Erdoğan:
- Yok yahu, şu karşı tarafa bir şeyler yapmak için düşünüyordum, dalmışım. Diye cevap veriyor.
Kendisini dinlemediğini gören Hayati Bey Tayyip Erdoğan’a bakıp, birazda stemle;
- Yahu Sayın Başkan, adamlar sizi linç ediyor. Siyaset hayatınızı bitirmeye çalışıyor, size burada bir şeyler anlatıyorum. Siz kalkmış İstanbul diyorsunuz, cadde diyorsunuz, sokak diyorsunuz.
Sayın Başbakan, Hayati Beyin bu sözleri üzerine şöyle bir cevap veriyor.
- Hayati Bey, siz benim avukatımsınız, davalar sizin işiniz; bense bu şehrin belediye başkanıyım. Benim işim hizmet üretmek. Siz işinize iyi bakın. Benim işimi ise bana bırakın.
Evet, Sayın Erdoğan başkanken nasılsa, Başbakanken de öyle.
Belediye başkanlarının kendisini iyi analize edip, haklı olarak ona göre hizmet etmesini bekliyor.
Ama gördüğümüz kadarıyla bu durumdan oda memnun değil.
ÖSYM FANTAZİM MEĞER GERÇEKMİŞ
Yıllar önce sabi sübyanken bir fantezimiz vardı.
Arkadaşlarımızla bir birimize bakar “var ya, şu ÖSYM’de bir adam bulsak, versek parasını, süper bir bölüme yerleştirse bizi” diye düşünürdük.
Yıllar sonra öğrendik ki ÖSYM’de işler böyle yürümüş zaten.
Parasını veren iyi bölüme yerleşmiş.
Soruları almış,
Şebeke kurmuş,
Kısacası at oynatmış, oynatmışlar.
Açıktan söyleyeyim. Bu spekülasyonların çıktığı günden bu yana ÖSYM Başkanı Ali Demir’in komploya kurban gittiği ve masum olduğu konusunda müthiş bir inancım var.
İlk skandalı hatırlayın. KPSS sorularının çalınması.
Bugün anlaşıldı ki soruları personel satmış.
Şifre skandalını hatırlayın.
Matbaa, yada ÖSYM içerisinden, yine bilerek yapılmış, ama başkanın haberdar olmadığı bir tuzak. Sırf başkanın ayağını kaydırmak için.
Peki, ama neden Ali Demir’i istemiyorlar.
ÖSYM’de bir dönüşüm gerçekleşiyor. Geçmişten gelen ve pis işlere karışmış kadrolar yerine, sıfır kilometre bir yapılanmaya gidiliyor.
Son bir ümit, bunu engellemek için ellerinden gelen tüm manevraları yaptılar ama çare olmadı.
Kısacası bizim fantezimiz kimilerinin gerçeğiymiş. Çok şükür temizleniyorlar.
GÜNDEMDEN AKLIMDA KALANLAR
· CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Meclisteki kavganın nedeninin turuncu olduğunu söylemiş.
Biz boğaların kırmızıya mı yoksa “oley” nidasına mı tepki verdiğiniz çözememiştik. Alın size yeni bir tartışma.
Turuncu insanlarda kavga etkisi mi yapıyor acep. Biz meclisteki kavganın nedenini seviyesizlik olarak biliyorduk.
· Gani Müjde Pis Yedili için yapılan eleştirilere Twiter üzerinden hakaret etmiş.
Bu işin arz talep meselesi olduğunu düşünüyorum. Seyretmezseniz sorun olmaz. Polemiğe girmeye gerek yok.
· Suat Kılıç açılışını yaptığı işin müteahitine ültimatom vermiş. “senin yaptığın işi iki kez kontrol edeceğim” diye. Doğrusu Mehmet Baykan’a bazen üzülüyorum. O kahır Müsteşarlığa çekilmez.
· Artık bahar geldi. Dünyada bir benzeri daha olmayan Meşe Parkı açılsa da, baharın tadını çıkartsak.
· Sezen Aksu “akil adamlığı asla kabul etmem” demiş. Zübük filmini hatırlar mısınız? Kemal Sunal ne diyordu? “ağırlığımca altın verseler partimi değiştirmem”. Sezen Aksu’nun bu çıkışı bana o repliği hatırlattı.