Öncelikle şunu söylemek istiyorum;
Hiçbir izin birbirine karıştığı falan yok… 15 Temmuz öncesinde tüm gerçekler tüm çıplaklığıyla önünüzde duruyordu…
Dünyanın en beceriksiz örgütüne ‘Dünyanın en gizemli örgütü’ muamelesi yapmak, beceriksizliğe önceden kılıf hazırlamaktan başka bir şey değil… Tabi şu bir gerçek ki gizlenmeleri gereken Askeriye, MİT ve bazı Emniyet birimlerinde olabildiğince kendilerini gizlemiş olabilirler ama bu saatten sonra ki, kamu kurumlarının koridorlarında dolaşıp ‘Aman Allah’ım göremiyorum” repliğine kimse inanmamalı, değil mi…?
Eğer izler karıştıysa 15 Temmuz sonrasında karıştı. Öncesinde her şey gayet açıktı… Başları belli, sonları da… Yazdıkları belli çizdikleri de… Sosyal Medyada paylaştıkları belli, paylaşmadıkları da… Para toplayanlar belli, paralarını buraya verenler belli…
Yüzlerine baksanız kim olduğunu anlayacağınız kişilere, ilüminati muamelesi yapmanın manası yok…
Sorunun esası şu; Bu memleketin “en büyüğünden en küçüğüne büyük çoğunluğu” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tehlike uyarısını yeterince ciddiye almadı.
Olay bu…
…
Gelelim meselemize;
Selçuk Üniversitesi önceki dönem Rektörü, yaptıkları ve kadrosu nedeniyle Konya’nın en şaibeli kurumlarının başında geliyor… Örgüt şemasının buradan başladığını düşünen Konya Kamuoyunun, Örgütle mücadele denildiğinde ilk aklına burası geliyor…
Bu nedenle; Yeni Haber Gazetesi olarak geçtiğimiz günlerde, Rektör Prof. Dr. Mustafa Şahin Hoca’nın Selçuk Üniversitesinde yürüttüğü FETÖ ile mücadele ile ilgili bir haber yaptık.
İyi ki de yapmışız.
Yüzlerce telefon aldık; Çoğunluğu Mustafa Şahin Hoca’nın söylediği gibi Üniversitede bir mücadele olmadığına dair iddiaları içeren konuşmalardı… Bir kısmı da Şahin Hoca’ya destek ve haklılık veren…
İki şeyi anlamış olduk;
Birincisi; Selçuk Üniversitesinin Paralel örgüt ile mücadelede Konya’daki en hassas kurumlardan biri olduğunu…
İkincisi de; Üniversitede geçtiğimiz dönem alınan kadrolar için bir şey yapılmamasının Üniversitede vatanını ve milletini seven diğer kesimde büyük bir rahatsızlık oluşturduğunu…
Bütün bu hassasiyete rağmen en fazla şikayet Mustafa Şahin’in terör örgütü ile yeterince mücadele etmediği yönündeydi. Söylendiği gibi 40 Dekan’ın görevden alınmasının zaten YÖK tarafından hayata geçirildiği ve görevden alındığı söylenen 70 Yüksekokul Müdürü’nün de görevden alınmadığı ve işlerine devam ettiği yönündeki iddialar fazlasıyla geldi. Bu isimler ayrıca, önceki dönemde göreve başlayan bütün akademik ve idari personelin görevlerinin başında olduğu, bunların görevden alınmaları için gereken girişimlerin başlamamasından da oldukça yakındılar…
Bu kadroların tepkisi, “Şahin Hoca’nın önceki dönem tecrübelerinden yararlanarak, kimin kim olduğunu, kime hizmet ettiğini, kimlerle kimlerin beraber olduğuna yakından şahit olmasından dolayı herkesten hızlı hareket ederek, örgüt mensuplarının önünü kesecek Konya’da ki ilk isim olacağından şüphemiz yoktu. Ama olmadı” şeklinde…
Haksızda sayılmayacakları nokta da şu; Türkiye’nin en şaibeli birkaç üniversitesinden biri olan Selçuk Üniversitesinde bu yapının tüm gücünü ve etkinliğini sürdürdüğünden şüphe yok… Çünkü henüz kimsenin bir yere gittiği yok… Bölüm Başkanları, yöneticiler başta olmak üzere tüm kadrolar devam ediyor görevlerine… Şu bir gerçek ki; bu isimler Şahin Hoca’nın bundan sonraki operasyonel gücünü de zayıflatacaklardır…
Bu noktada uyarması bizden; şehir içten içe Selçuk üniversitesinde bir mücadele yapılmadığıyla kaynıyor. Hatta bu noktada Hoca’ya inancını kaybetmiş kadrolar var…
Bu nedenle Mustafa Şahin’in bu noktaya eğilmesinde ve kamuoyunu bilgilendirmesinde büyük fayda var…
…
Son olarak ta asıl meselemiz;
Selçuk Üniversitesinde örgütle mücadele edilmediğine dair gelen ihbarlarda yüzlerce bilgi vardı ancak en önemlisi şuydu ki bu basında da yer almış…
Konya'da Fethullah Gülen Terör örgütü soruşturması kapsamında gözaltına alınan, sonra serbest bırakılan, sonra sırra kadem basan avukat Memduh Oğuz’un nasıl buhar olup kaybolduğuna dair olanıydı. İddia; Kaçarken, kara ya da hava yolunu kullanmadığına herkesin emin olduğu Oğuz’un Selçuk Üniversitesi Sualtı Araştırma ve Uygulama Merkezi’ne ait Selçuk-1 Bilimsel Araştırma ve İnceleme Gemisiyle Yunan adalarından birine kaçırıldığı ve Oğuz’un kaçışının oradan başladığı şeklinde…
Yani; İzleri bu saatten sonra ayırmak biraz zaman alacak…