İbadet, meşru bir çerçevede, Yüce Allah’ın razı olduğu fiilleri yerine getirmektir. Kulluk ise, Allah’ın fiillerinden razı olmaktır. Bu İbrahîmi bir teslimiyetin ifadesidir. ‘Rabbi O’na teslim ol’ demişti. O da ben âlemlerin Rabbine teslim oldum’ demişti. (2/Bakara 131). Gerçek anlamda Allah’ın rızasını kazanmak isteyenler, her ânını ibadetle geçirmeye çalışırlar. Merhum Aliya İzzet Begoviç’in, ‘Batı ve Doğu Arasında İslam ‘ adlı eseri, ‘ah İslâmiyet, senin adın teslimiyet’ diye biter.
İslam’da ibadetler, sadece belli biçim ve sembollerle sınırlı tutulmamıştır. İslam, bütün bağlılarından dünya hayatını ibadet haline dönüştürmeyi istemektedir. Kur’an-Kerim’de bu hususta açıkça şöyle buyrulmaktadır: “De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım/ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (6/En’âm 161). Biz bu ayetten aynı zamanda, Allah’ın tüm hayatımıza müdahil olduğunu anlıyoruz. İnsanın bütün hayatı, ya ibadet ya da isyan halinde geçer. Bu âlemde canlı-cansız bütün varlıklar ibadet halindedir. (22/Hac 18; 24/Nûr 41). Filozof Eflatun, bir sözünde mecazi anlamda: “Tanrısal kulaklara sahip olanlar, kâinatın zikrine eşlik edebilirler” demektedir.
İslam ibadeti, bütün mahlûkatın ibadet şekillerini kendisinde toplamıştır. Güneş, ay ve yıldızların hareketi rükû ve secde halinde; dağlar, kıyam halinde; hayvanlar rükû; sürüngenler ve ağaçların kökleri de secde halindedir. İşte mü’min, canlı-cansız bütün bir mahlûkatın ayrı ayrı olarak yerine getirdikleri ibadet aksamını namazda toplu halde bir arada yerine getirir. Namaz ve oruç bedenle; zekat, sadaka ve infak mal ile, hac ise, hem mal ve hem bedenle yapılan bir ibadettir. Hac bu manada külli bir ibadettir. Bütün ibadetlerin aksa’l-gâyesi, insanda, ahlaki dönüşümü gerçekleştirmektir. Ünlü İslam âlimi İmâm-ı Gazâli’nin dediği gibi, kaliteli Müslümanlık salt namaz ve oruçta değil, ahlaki değerlerin temsilinde ortaya çıkar. İslam nedir? diye sorulsa, kısa bir cümle ile, iyi insan yetiştirme projesidir, denilebilir.
Özellikle ibadet-i mersûme, dinin belirli ölçüde, biçimsellik ve sembolizm içeren yönünü ifade eder. İbadetlerde şekil ve suret, kap ya da özü koruyan kabuk gibidir. İslam’da ibadetlerin şekilleri de ilahi vahye dayanır. Kur’an-ı Kerim’de: “Her ümmete yerine getirmeleri gereken ibadetler koyduk” (22/Hac 67) buyrulur. Namazla birlikte abdest, oruç, hac, kurban, itikaf vb. hepsiyle ilgili âyetler mevcuttur. Yine Hz. Peygamberden gelen: ‘Ben nasıl namaz kılıyorsam sizde öyle kılın’, ‘haccın uygulamasını benden alın’ gibi rivayetler de ibadetlerin şekil boyutlarının önemine işaret eder. Ama asıl ibadetler, şekil ve mana bütünlüğüyle bir anlam ifade eder.
Din, samimiyettir. İhlas, ibadetlerin iliğidir. İslam, ibadetlerin şekil boyutlarının arka planına ulaşmamız için de bir vasıtadır. Nitekim bir âyette: ‘Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır’ (22/Hac 37) buyrulması, ibadetlerin anlam boyutuna dikkatlerimizi çeker. Hz. Peygamberin: ‘Nice oruç tutanlar varya, onun orucundaki hissesi, sabahtan akşama kadar aç ve susuz kalmasıdır’ sözü de ibadetlerin değiştirici yönüne vurgu yapar. Eğer Müslümanlar, ibadet yaptıkları halde iyi yönde ahlaki açıdan bir değişim ve dönüşüm geçirmiyorlarsa, yaptıkları ibadetleri şekil ve mana yönünden gözden geçirmeleri gerekir.