Her toplum kendi kutsal değerlerini savunurken hayatını kaybeden fertlerine özel önem verir. En değerli varlığını, canlarını sakınmayan insanlar, toplum, özellikle de genç nesiller için çok önemli bir mesaj da vermiş olurlar.
Kutsal değerler toplumdan topluma farklılık gösterebilir ama kutsal olduğu konusundaki genel kanaat daha önemlidir.
Birkaç yıldır ‘analar ağlamasın, daha fazla şehit olmasın’ diye toplumun katlandığı Çözüm Süreci eli kanlı teröristler tarafından bitirildi. Bugün artık macun tüpten çıktı. Silah bırakmaya yanaşmayan, normalleşmeye karşı tavır koyan çevreler özellikle 7 Haziran seçimleriyle iyice zıvanadan çıkmışlar, kontrol edilemez hale gelmişlerdi.
Bir şekilde barajı aş(tırıl)an siyasi kanat sürdürdükleri gerginlik siyasetinin tabii sonucu olan bugünkü kargaşa dönemini getirdi. Bunda malum partiye destek veren, bunları cesaretlendiren tüm kesimlerin günahı var. Tahmin edemeyeceğimiz sandıklardan birinci çıkan şiddet ve nefret partisi demokratik sistemi hedef almış durumda.
Güya araya mesafe koyuyormuş gibi yapan, ‘dershaneler kapanırsa bunlar güçlenir’ diyenler aynı güruha oy vermekten geri durmadılar. Milletimiz her şeyi takip ediyor.
Bugün kalkmış bir taraftan, ‘konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir mesele yok’ diyerek adeta barış güvercini kesilenler diğer taraftan Almanya’sını, Belçika’sını Türkiye aleyhine kışkırtma derdindeler. Bizler de takip ediyoruz.
Memleketin gepegenç evlatları şehit düşüyor. Hepimiz üzülüyoruz. Hiçbir şey olmamış gibi de davranamayız. Birkaç yıl ara verilen şiddete tekrar dönüldü. Güvenlik kuvvetlerimizin kararlı tutum ve operasyonlarıyla terör odaklarının ciddi şekilde zarar gördüğünü görmemek için önyargılı olmak lazım.
Türkiye içindekilerin yanında özellikle dışındaki hedefler tahrip ediliyor. Medyaya yansıyan terörist leşlerinden netice alındığını fark edebiliyoruz.
Bu arada olan tazecik fidanlara, ana kuzularına oluyor. Kırsal veya şehir merkezi ayrımı yapmadan masum insanları hedef alan bu saldırılar bizi üzüyor, canımızı acıtıyor. Ama karamsarlığa düşmüyoruz.
Şehitliği bu kadar yücelten bir milletin mensupları olarak hepimiz bir yumruk olarak hareket edebiliriz. Bizi birbirimize daha sıkı bir şekilde bağlar. Nefretimiz daha da artar.
Konya dün şehidine ağladı. Daha önceki seferlerde olduğu gibi... Çanakkale, Yemen ve Sarıkamış’ta verdiği evlatlarının yanına bir evladını daha gönderdi.
Şehrimiz önceki dönemlerde de teröre ve şiddete pek çok kurban vermişti. Analar ağladı. Şehitler toprağa verildi.
İnşallah bu, son olur. Verilen kayıpların tekrarlanmaması en büyük dileğimiz.
İstihbarat raporları son saldırılarda binin üzerinde teröristin bertaraf edildiğini söylüyor. Ayrıca mühimmat depoları, lojistik destek kanalları ve ulaşım networklarının zarar gördüğü ifade ediliyor.
Dağda güvenlik kuvvetlerimizle savaşmaya cesaret edemeyen katiller, şehirde masum ve korumasız insanlarımızı katletme peşindeler. Bu bile onların ne kadar zor durumda ve tükenmişlik sendromu içinde olduklarının göstergesidir.
Terör örgütlerinin kendi aralarında bir kademelenmesinin ve etki alanlarına ilişkin karnelerinin bulunduğu kabul edilir. Kendini yeterli görenler güvenlik kuvvetlerine alenen meydan okurlar, tükenmişlik hissi verenlerse masum ve korumasız insanlara karşı eylem içine girerler.
Şimdi bu eylemlerden sonra işin erbabı olanlar bunların tükenmişliğini gördü. Ama bu işlere aşina olmayan kesimler belki farklı düşünebilir, ‘artık şehirler de güvensiz hale geldi’ diyebilirler. Gerçek bunun tam da zıddı.
Şehirler zaten güvensiz. Çünkü orada saklanmak, lojistik destek almak ve kalleşçe arkadan vurmak daha kolaydır. Ama dağ, özellikle açık arazi hiç de öyle değil. Cesaret ister. Kaynak ister.
Bu saldırılarla devlete ve güvenlik kuvvetlerine karşı güçsüzlüklerini ifade etmiş oluyorlar. Kamuoyunu ve geniş kesimleri korkutma ve yıldırma derdindeler.
Sakin olursak, kazanan milletimiz olacak. Mutlaka nefretimiz artıyor, sabrımız taşıyor ama itidali elden bırakmamak durumundayız.