ŞEF-II

Doç. Dr. Ömer Akdağ

Dünden Devam... 

İnönü hükümeti, basında Hitler aleyhindeki dolaylı imaları bile cezalandırmıştır. Mesela 7 Aralık 1942’de Vatan gazetesinin birinci sayfasında “Büyük Diktatör” filminden Chaplin’in Hitler rolünde bir resmini yayınladığı için üç ay kapatılmıştır. 4 Mayıs 1942 tarihinde, hükümetin emriyle Anadolu Ajansındaki bütün Yahudi memurların–bunların toplamı 26 kişiydi- işine son verilmiştir.

Alman propaganda bakanlığı 1933 yılında Türk Parlamentosunun Dışişleri Komisyonu Başkanlığına, Türk Bağımsızlık Savaşının Hitler’i her zaman “aydınlatan bir örnek” olduğunu bildirmiştir. Goebbels’in propagandacıları bu sözü çok değişik biçimlerde ele almışlardır. Mesela Atatürk ile Hitler’i “iki büyük millî kahraman” ve “aralarındaki benzerlikten” dolayı ikisini de birbirine “benzer” bulmuşlardır. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Alman emperyalistler Türkiye ile ilgili olarak, Türkische Post gazetesi’nde “Avrupa’nın yeni düzeni içinde bütün Avrupa devletleri, bu arada Türkiye gibi devletler de bulunacaklar” propagandasını yapmışlardır.

1 Aralık 1933 tarihinde Almanya’da kabul edilen “Parti ve Devlet Birliği” yasası ile 1935 CHP kurultayında kabul edilen yeni tüzük arasında şaşırtıcı benzerlikler vardır. CHP yönetimi de, Alman Spor Yönetimi modelinin bir benzerini, Türkiye’de uygulayarak sportif faaliyetleri Almanya’da olduğu gibi partiye bağlamıştır. Ancak bütün bu uygulamaların daha ileri gitmesi, Cumhurbaşkanı Atatürk tarafından “Receb’in saçmalıkları” şeklinde görülerek önlenmiştir. Daha sonra Recep Peker, 15 Haziran 1936 tarihinde CHP Genel Sekreterliği görevinden alınmıştır. Recep Peker’in görevden alınmasını Cumhuriyet gazetesi şöyle yorumlamıştır; “Recep Peker Rusya’da Stalin’in yaptığı gibi partinin kontrolünü ele geçirmek istediği için Mustafa Kemal Atatürk tarafından azledilmiştir”.

Parti-devlet birliği anlayışının bir sonucu olarak, CHP kendini hep iktidarda görmek istemiştir. Bir kısım CHP’lilere göre, 1946 yılında “kurulmasına müsaade edilen” DP’nin “temel görevi” sadece muhalefet ve murakabedir. “Asla” iktidara gelmek değildir. DP’nin iktidar hesabı yapması “haddini aşmaktır”. Çok partili döneme geçişin ilk yıllarında, kendisini devletle özdeşleştiren CHP, DP’den şunları talep etmiştir; “DP, Doğu’da ve hudut illerinde teşkilat kurmamalı ve köylere asla uzanmamalıdır. Şimdilik fikir cereyanlarına elverişli birkaç vilayette teşkilat kurabilir. Seçerek ve belirli sayıda üye kaydetmelidir. CHP’ye karşı hiç olmazsa 40-50 yıl iktidara gelme iddiasında bulunmamalıdır”.

Dış baskıların da etkisiyle Milli Şeflik döneminin sona erip çok partili sisteme geçilmesine rağmen CHP yönetimi Tek Partili sistemi devam ettirmek ısrarında olmuştur. Nitekim 1946 seçimlerinde, DP’nin iktidara gelmesi sandık oyunlarıyla önlenmiştir. 1947’den sonra DP’nin oy oranının hızla artmaya başlaması üzerine, CHP’li Recep Peker “İstiklal Mahkemeleri kanununun henüz devam ettiğini” DP’ye “hatırlatmıştır”. Nihat Erim de “Hürriyetten vazgeçebiliriz. Hürriyet ilanının üzerine bir şal örtmek ve yukarıdan aşağıya bir otorite tesis edebiliriz” demiştir. Bu sözleri sebebiyle Nihat Erim’in adı “Şalcı Erim” olarak şöhret bulmuştur.

1939 yılında Manisa Milletvekili Refik Şevket İnce’nin bir konuşmasında Hitler tipi propagandanın izleri görülebilir. “Türkiye baştan aşağı belli idealin, CHP idealinin sarsılmaz taraftarıdır ve Türkiye Büyük Millet Meclisi onun temsilcisidir. Bizi temsil edenlerden ölene de yaşayana da Milli Şef demişizdir ve onların belirttiği doğrultuda yürümek temel görevimizdir“. Türkiye’de herkesin “baştan aşağı” bir partinin “sarsılmaz” taraftarı olması, “Milli Şeflerin belirttiği doğrultuda yürümenin temel görev” olması gibi söylemler, Hitler tipi bir anlayışı hatırlatmaktadır.

Hitler’in propaganda danışmanı Göbels propagandaya çok önem vermiş ve bu konuda, akşam saatlerinin dinleyenlere tesir etmek için daha elverişli olduğunu kaydedecek kadar, en ince teferruatı dikkate almıştır.  Hitler propagandasının temelinde “toprak ve kan” anlayışı vardır. Şefin her tarafa yayılan milyonlarca resmi halkın muhayyilesini “süslemiştir”.