Türkiye geleceğini belirleyecek hayati öneme sahip seçimlere her geçen gün biraz daha yaklaşırken henüz adayı dahi belli olmayan muhalefetin ajans eliyle yürüttüğü algı operasyonlarıyla Cumhur İttifakı’na seçim kaybettirmekten başka bir projesi olmadığını görüyoruz.
Muhalif cephe, son yerel seçimlerde İstanbul’da uyguladığı taktiği bu kez tüm ülke çapına yayarak zafer kazanmak istiyor fakat İstanbul’un kısa sürede ne hale geldiği ortada.
CHP’li başkanlar tarafından yönetilen diğer belediyelerde de durum pek farklı sayılmaz.
Olması da beklenemezdi.
Heykel dikmekten başka icraat bilmeyen CHP zihniyeti, Türkiye’nin ilk kez karşılaştığı ve yabancı olduğu bir şey değil.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı ve milletvekillerinden büyük alkış alan konuşmasında tabloyu çok güzel resmetti.
“Üç yıldır bakansınız, ne değişti?” diye sataşan CHP'lilere yanıt vererek, CHP’nin 25 yıldır yönettiği İzmir’de hiçbir kentsel dönüşüm, yeşil alan ya da arıtma tesisi projesine imza atmadığını hatırlattı.
CHP, İP ve Saadet’in müttefiki HDP’lilerin yaptıklarına da işaret ederek, “Biz ‘Kürt kardeşlerimiz daha mutlu olsun, şehirlerimiz kalkınsın’ diye mücadele ederken siz yaktınız, yıktınız, harap ettiniz. Sizin yaktığınız şehirleri biz yeniden imar ettik, yeniden inşa ettik, yeniden ihya ettik” dedi.
Bu gerçeği akıl ve vicdan sahibi herkese anlatmak gerek.
Türkiye içindeki ve dışındaki gündem arasında ciddi fark var.
Tüm dünyada Türkiye’nin oyun değiştirici nitelikteki SİHA’ları yakından takip ediliyor ve silah sanayindeki hızlı yükselişi konuşuluyor.
Ülke içinde ise biri gerçek ve diğeri sanal olmak üzere iki ayrı gündemle karşı karşıyayız.
Halkın gerçek gündemini genelde fiyatlardaki artışlar, stokçular ve döviz kurundaki yükseliş oluşturuyor.
Pandemi koşulları dolayısıyla sadece Türkiye’de değil dünyanın her yanında ciddi fiyat artışları yaşanıyor.
Burada Cumhur İttifakı üyesi partiler seçmene şu gerçeği çok iyi anlatmalı.
Evet; bir takım sebeplerle fiyatlarda artış yaşanıyor.
Fakat bu sorunu yine enflasyonu tek haneli rakamlara düşüren, Türkiye’nin IMF’ye borcunu sıfırlayan ve ülkede ekonomik istikrarı yakalayarak Türk Lirası’ndan altı sıfır atılmasını sağlayan Erdoğan mı çözebilir yoksa SGK’yı batıran Kılıçdaroğlu ya da Türkiye’yi 70 sente muhtaç edenler mi?
CHP lideri, son günlerde bol keseden vaatte bulunuyor.
Galiba birileri kendisine “Bu ülkede Demirel her vatandaşa bir ev ve bir araba vaat ederek iktidara geldi” demiş olacak ki, Şanlıurfa’da halka “Bize büyükşehir belediyesini verin, elektriği bütün çiftçilere bedavaya vereceğiz" dedi.
Geçmişte bu tür içi boş vaatlere inananlar olsa da bugün seçmeni “aklıyla alay etmek” anlamına gelen sözlerle aldatmak zor.
Ülke içindeki sanal gündemi ise ajansın algı operasyonları belirliyor.
Algının gerçekler karşısında şansı olmadığı ve ömrünün kısa olduğu kesin.
Fakat muhalefet topluma kin ve nefret pompalayarak sürdürdüğü algı operasyonlarını seçimlere kadar başarılı bir şekilde götürebilirse sonuç alacağına inanıyor.
“Sandıklar kapandıktan sonra gerçekler ortaya çıksa ne yazar?” diye düşünüyorlar.
Cumhur İttifakı partilerine bugüne kadar hiç oy vermemiş seçmenler arasında mevcut iktidarın devrilmesi için ülkenin yanıp yıkılmasını dahi isteyecek kadar gözü dönmüşler olduğu gibi çok sayıda vicdan sahibi insan da var.
Ne yapıp edip o insanlara ulaşılarak algı operasyonlarının kurbanı olmamalarını sağlamak gerekiyor.