Seçmen Geleceğe Güvenle Bakmak İstedi

Sedat Dönmez

Bu köşede yazmaya başladığım günden bu yana hep anlattığımız bir şey var: “Hedef kitlenizin duygularına dokunun.” Nöroloji bilimin gerçekleştirdiği araştırmalar insanların rasyonel değil, duygusal kararlar verdiklerini söylüyor. Bu tez, 1 Kasım seçimleri itibariyle bir kez daha doğruluğunu kanıtlamış oldu. Son 5 aydaki gelişmeler “gelecek korkusu” yaşayan seçmenin yeniden Ak Parti’ye yönelmesini sağladı.

“Hayır” da Hayır Yokmuş

7 Haziran akşamı daha ilk dakikadan “seçmen bize ana muhalefet görevi verdi” diyerek Ak Parti-CHP koalisyonuna işaret eden Devlet Bahçeli olası bir erken seçimin de ilk fişeğini yakmış oldu. MHP’nin daha ilk geceden yaptığı bu açıklamanın ardından  meclis başkanlığı seçiminde takındığı tutuma da kendi kemik kitlesi dışında kimse anlam veremedi. Ardından hiç kimseye anlatamadıkları 4 şartla Ak Parti’yle koalisyonu ve iktidar ortağı olma fırsatını reddetti. Diğer koalisyon alternatiflerini de içerisinde HDP olduğu gerekçesiyle kabul etmemesi belki anlaşılabilir ancak AK Parti’yle koalisyona hayır demeleri onlar için sonun başlangıcı oldu.

Siyasete yeni bir yorum getirmek yerine tüm politikasını HDP-PKK karşıtlığı üzerine kuran MHP, tüm stratejisini yeniden gözden geçirmeli. MHP kendisini HDP ile PKK’nın karşısına konumlandırdı. Oysa milliyetçilik dediğimiz bunlardan çok daha fazlasını gerektiriyor. MHP; milli ekonomiyi, milli sermayeyi, milli eğitimi, milli sağlığı konuşarak seçmenin zihninde yeni bir ufuk açabilirdi.

MHP, lider iletişimi konusunda da artık gerekli adımları atmalı. Türk siyasetinde lider partiden önce gelir. Siyasete damga vurmuş liderlere baktığımızda hepsinin partisinden önce geldiğini görürüz. İktidar alternatifi olmak isteyen MHP’nin yapması gereken ilk şey lider değişimi.

HDP, Barış Konusunda Yeterli Güvenceyi Veremedi

7 Haziran seçimlerinin ardından patlayan bombalar, PKK ile yeniden başlayan çatışmalar, doğuda bazı yerlerde PKK’nın özyönetim ilan etmesi, devletin buralarda uyguladığı güvenlik politikaları eski çatışmalı günlerin yeniden gelebileceği korkusunu doğurdu. Oysa doğudaki seçmende son yıllarda can kaygısı yaşamadan sokaklarda rahatça dolaşmaya başlamıştı. HDP’nin barışı getirecek güçten uzak olması, PKK’nın elindeki silahları bırakmasını sağlayabileceği güvenini vermemesi kendisine verilen “emanet oyları” yeniden sahibine ulaştırdı.

CHP, Umut Olamıyor

CHP geçtiğimiz seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de seçmenin umudu olmayı başaramadı. Hükümet kurmak için her türlü seçeneği değerlendirmeye alan CHP bunun karşılığını oy oranını koruyarak aldı. Her seçimde birbirine yakın aldığı oy oranlarıyla bu anlamda Türkiye’nin en istikrarlı partisi olan CHP; seçmenlere yeterli güveni, iktidar heyecanını veremiyor. CHP’nin en büyük problemi hala din karşıtı ve özgürlükçü bir anlayıştan uzak parti konumunda bulunması. Daha 20 yaşına basmamış genç “CHP’ye asla oy vermem, ezanı Türkçe okutmalarından korkuyorum” diyorsa CHP yönetiminin yönetmesi gereken müthiş bir algı problemi var demektir. CHP’nin ülkeyi yönetecek kadro konusunda seçmene yeterli güveni verememesi en büyük sorunlarından bir tanesi olarak önlerinde duruyor.

CHP’nin bir diğer sorunu da yine MHP’de olduğu gibi lider sorunu. CHP, 1970lerdeki Bülent Ecevit rüzgarından sonra yeni bir lider çıkaramadı. İyi bir lider çıkarıncaya kadar da kendini halka anlatamamaya devam edecek. Recep Tayyip Erdoğan’ı diktatörlükle suçlayan, başbakan olduğu dönemde Erdoğan’ı en ufak bir sorunda istifaya davet eden, güçlü demokrasilerde istifanın bir erdem olduğu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu bunca yenilgiye rağmen istifa etmemekte kararlı.

AK Parti, Türk Seçmenini Tanıyor

AK Parti, son 5 ayda yaşananları çok iyi analiz eden stratejiyle girdi 1 Kasım seçimlerine. Son yıllarda çeşitli sebeplerle yükselen döviz kurları, seçmen nezdinde ekonomik kriz korkusunu ayyuka çıkardı. AK Parti, seçmenlerde oluşan bu korku ile zihinlerde hala canlı olan 2001 krizinin benzerinin yaşanmaması için tek başına iktidara gelmesi gerektiği mesajını çok iyi birleştirdi. Doğu ve güneydoğuda “beyaz torosları” hatırlatarak bir anlamda göz dağı verdi. Diğer taraftan çatışmaların karşısına “Sen ben yok, Türkiye var” sloganıyla çıktı.

Bu seçimden de koalisyon çıkmasından korkan seçmen doğal olarak en yakın iktidar alternatifine yöneldi. Bu da AK Parti’den başkası değildi elbette. Oy oranlarında sağlanacak %4 artışla tek başına iktidara gelme ihtimali bulunan AK Parti, %9 artışla güçlü bir iktidar olarak çıktı bu seçimlerden. Ancak AK Parti’de de çok ciddi bir lider problemi var. Ahmet Davutoğlu’nun önümüzdeki günlerde iletişim yeteneklerini daha üst seviyeye taşıması şart.