Dün enflasyon verileri açıklandı, enflasyon kontrol altına alınamıyor, TÜİK verilerine göre Mart ayında da enflasyon yüzde 68,5 oldu, konu gıda olunca tabi yıllık enflasyon yüzde 100’ün üzerinde… Ve ne yazık ki enflasyon sarmalından Türkiye kolay çıkamayacak ve öyle anlaşılıyor ki bu enflasyon konusu daha çok baş ağrıtacak. Neyse bugün o konuyu yazmayacağım. Aslında seçim de bitti, o konuyu da yazmayacağım, kazanan kazandı, kazanamayan da kaybetti, olan oldu, mesele şimdi önümüze bakmak, mesele bu vatan için doğru şeyleri yapmak… Ama yine de son bir yazıyla özellikle iletişim konusunu da tarihe bir not babından yazmak istiyorum.
Konuya geçmeden de özellikle çiçeği burnunda başkanlarımıza şunu tavsiye etmek istiyorum; mutlaka bir iletişim ofisi oluşturun. İletişim ofisinizde iyi metin yazan ekibiniz olsun, haber yazsınlar, haber bugün inanın reklamlardan daha fazla etkili. Özellikle internette yayınlanan haberler... Bu haberler müthiş bir şekilde yayılıyor. Sosyal medya kullanın, sosyal medya hesaplarından personeliniz sizin haberlerinizi paylaşsın, yaptıklarınızı görünür kılın ama tamamen sosyal medyada yürütmeyin başkanlığı, halka da dokunun. Halkın derdine derman olduğunuzda en büyük iletişimin de bu olduğunu unutmayın. Bölgenizdeki halk sizin seçmeniniz fakat sosyal medyadaki okurların büyük bir bölümü sizin seçmeniniz değil, doğal olarak da sosyal medyada, gazetede, televizyonda yapacağınız haberlerin kendi seçmeninize dokunmama ihtimali de olabilir. Sizin samimi bir el sıkmanız, bir sofraya oturmanız, insanların cenazelerinde, düğünlerinde, doğumlarında sizi yanlarında görmesi o insanlara dokunur, bir sorun çözdüğünüzde bu halka dokunur, bunun da etkisi doğal olarak çok fazla olur, bunu da unutmayın. Yani gerçek olun, esaslı olun, sanal olmayın, yapay olmayın. Şu anda kazananlar bu aziz millet için çalışsın, CHP terör yandaşlarından uzaklaşınca oy kazandığını görsün, millet gerektiğinde CHP’ye oy verebiliyor gördüğünüz gibi, bunu iyi anlasınlar.
AK Partililer de şunu unutmasınlar, bir insan ya da bir kurum bir yenilgiye uğradığında ya akıllı davranır soğukkanlılıkla strateji geliştirir, kendisine, çevresine yön verir, nerede hata yaptığını bulur, onarır, tekrar tazelenir;
Ya da duygusal davranır, ani tepkiler verir, yalakalarla hareket eder, hatayı başka yerde arar ve kendinin iyi olduğunu sanır, böylece de yenilgisini kolaylaştırır, sürekli hale getirir. Düne kadar tescilli AK Parti düşmanı olan ve fakat bugün 3 kuruşluk avanta için başkanlara yalakalık yapanların, sabah rüzgârı ile gelip kuşluk rüzgârı ile savrulup gideceklerin gazına gelmesinler, konuyu iyi değerlendirsinler, milleti anlasınlar… Onlara söyleyebileceğimiz de bu...
Öncelikle şunu yazayım, Konya’da CHP’nin kazandığı Akşehir, Ereğli, Cihanbeyli ve Seydişehir’de inanın gerçekçi bir çizgiden bakarsanız CHP hiç medya çalışması, iletişim çalışması yapmadı. Bu ilçelerin tamamında AK Parti çok başarılı çalışmalar yürüttü, Konya’dan giden özel ekipler süreçleri yönetti, çalışmalar yaptı ama sonuçta CHP kazandı, AK Parti ise kazanamadı. Peki bize bu seçim sonuçları en çok neyi gösteriyor? Bize en çok, yerel medyanın etkisinin ne yazık ki halk üzerinde çok olmadığını gösteriyor, çok açık yazayım. Üzücü ama bu böyle. Televizyon ve gazeteler, bu anlamda keşke bir öz eleştiri yapabilseler, ne diyelim biz dostlarımıza konunun önemini izah etmiş olalım, gerisi onlara kalsın.
Bununla birlikte AK Parti’nin dağınıklığı her halinden belli oluyordu zaten, bunun tam zıttı bir durumla ulusal medyada ve sosyal medyada CHP çok başarılı bir strateji takip etti. Özellikle öğrencilerle yurt reklamı, esnaf reklamı, “Türkiye ittifakı” kavramı, gençlerle ilgili reklamları oldukça başarılıydı. Emeklileri, emekçileri, şehitleri, atanamayan öğretmenleri reklamlarında ifade etmeleri çok başarılı bir kampanyanın oluşmasına neden oldu. İfadeler havada kalmadı, CHP’nin söylemleri halka dokundu ve bu da etkili oldu.
AK Parti’de ise yukarıda da yazdığım gibi tam anlamıyla savrukluk vardı. Erol Olçok’un vefatı sonrası zaten AK Parti iletişim süreçlerini tek elden yürütemiyor, kampanyalarda çok seslilik baş gösteriyordu. Bu seçimde de bu durum bir kaosa neden oldu. Benim bildiğim onlarca ajans işe dahil oluyor, bu da ifadelerde savrukluğu getiriyor, ilkede, söylemde birliğin sağlanamamasına neden oluyor. Aslında bu durum aklı başında her AK Partilinin de konuştuğumuzda altını çizdiği, rahatsız olduğu bir konuydu. İstanbul kampanyası bile çok savruk yönetildi. AK Parti’nin bunu aşması elzemdir ama nasıl aşacak tabi onu da bilmiyorum.
Bir de sosyal medya konusuna değinmek istiyorum, sosyal medya partiler için gerçekten müthiş bir alan… Ben Konya’da sosyal medyayı en başarılı kullanan ismin, Büyük Birlik Partisinin Bozkır Adayı Nafiz Karabulut’un olduğunu düşünüyorum. Zaten Nafiz Başkan seçimi de kazandı, tabi kendisini kutluyoruz ve muvaffakıyetler diliyoruz. Oldukça başarılı bir sosyal medya kullanımını Nafiz Başkan ortaya koymuş oldu. Ben Nafiz Başkanı ekranda bir defa gördüm, onun dışında gazetelerde, internet sitelerinde de bir haber bombardımanı yoktu, hatta yok denecek kadar haberleri azdı. Ama iki şeyi çok başarılı yaptı, bunlardan biri yukarıda da ifade ettiğim gibi sosyal medya kullanımını, diğeri ise halka dokunmayı… Sonuç ortada… Başarı da gelmiş oldu.
AK Parti Konya’da tam anlamıyla, en başarılı medya yönetimini yapan partiydi. Ama gördüğünüz gibi bu da pek başarılı bir sonucu beraberinde getirmedi, AK Parti hem bir taraftan yüzde 20’den fazla oy kaybetti hem de 9 ilçeyi, hatta Cumhur İttifakı olarak bakarsak 12 ilçeyi kaybetti. Bu da aslında çok keskin bir medya kullanımının çok da seçim sürecinde önemli olmadığını göstermiş oluyor. Rahat olmak, demokrasiye müsaade etmek, esnek olmak çok değerli ve önemli. Süreç bize bunu göstermiş oldu.
Şunu da yazalım, seçim süreçleri medya ile yönetilemez, buna halk müsaade etmez, seçim süreçleri daha çok sosyal hareketliliklerle neticelenir. Bir fitilin yanmaya başlamasına, coşkun bir sele benzer, yanma işi başlamışsa, akma işi başlamışsa durduramazsınız, o kendi sosyal akışına göre mecrasını bulur ve ona göre akar. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu anlamda sosyal süreçleri çok başarılı yöneten en değerli siyasetçi olduğunu zaten biliyoruz, mesele bunu diğer AK Partililerin de belediye başkanlarının da iyi anlaması ve çevrelerine kurulmuş olan çemberi aşarak halkla irtibata geçmeleri. Halka dokunun, halkın derdine derman olun, tersine kürek çekmeyin, “açım” diyeni, “açıktayım” diyeni numara yapıyor olarak görmeyin, dokunamadığınız için üzülün, “fakirlikten dolayı başka partiye oy vereceğim” diyeni hain olarak görmeyin, insanları dışlamayın, teşkilatlarınızı yapılandırırken zeki, başarılı insanların görev almasından korkmayın, bırakın biraz tartışma olsun, bu yeni ufukların açılmasına vesile olur. İnsanları köreltmeyin, sadece sadakati için ahmaklarla yol yürümeyin.
AK Parti’nin siyaset tarzında beni en çok endişelendiren husus şudur, AK Parti düştüğü yerden kalkamıyor. İktidar olmak üzere kurulmuş bir parti AK Parti ve muhalefet olduğunda mümkün değil kendine gelip, yeni strateji geliştiremiyor. Bunu, Bolu’da, Eskişehir’de, Kırşehir’de, Ankara’da, İstanbul’da görüyoruz. İşte bunun için benim biraz umudum kırılıyor, yukarıdan siyaset yapılmaya devam ediliyor, millet dinlenmiyor, halka dokunulmuyor, gençlere gerçek anlamda dokunulmuyor, standardı halk değil AK Partililer belirliyor, bu da yapılanın halka dokunamamasını beraberinde getiriyor, büyük yatırımlar yaparak, “bakın biz iyi çalışıyoruz, siz bize oy verin” deniyor. Tabi halk da bu metoda oy vermiyor. İşte iletişim anlamında da böyle bu. AK Parti iyi tahliller yapmalı, önümüzdeki süreçte karşı karşıya kalacakları tehlikeleri çok iyi görmeliler.
AK Parti’nin önde gelenleri şu anda halkalı gezegenleri andırıyorlar. Çevrelerine oluşmuş yalaka çemberleri var, o çemberi oluşturan insanların zaten en büyük özelliği, kendilerinin dışındaki insanları da en küçük eleştiri yapanı da muhalif, yani kötü ilan etmek, böylece de kendi çıkar düzenleri devam etmiş oluyor. Bu çemberi başkanlar, il başkanları, bakanlar ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan aşmayı başarmalı ve halka dokunmalılar, halkla irtibat kurmalılar, halkın düşüncesini almalılar. Gönüllere dokunmayı başaramayan biliyorsunuz halktan oy alamaz. CHP yaşıyordu şu ana kadar bu kısır döngüyü ama son yıllarda AK Parti de aynı paradoksun, savruluşun yaşandığı bir alana döndü. Medya yönetimini tek ajans ile yürütmeliler, hazırladıkları görsellere ruh katacak duygular yüklemeliler. Projelerden ve kendileri için rakip gördüklerini eleştirmekten öteye geçmeliler, halka dokunmayı başarmalılar. Halka dokunmayı başaran Afyon’da kazandı, dokunmayı başaramayan da kaybetti. Sonuç bu…
Son olarak da şunu yazmak istiyorum; dindarlar tarafından yapılan hataların da faturası AK Partiye kesiliyor, adam hafız ama haksızlık yapabiliyor, hoca çok iyi konuşuyor ama gizli kapaklı günah işliyor ve bunların da halk tarafından görülmediğini sanıyor. Öyle değil görülüyor.
Sahada yapılan hatalar iletişimle kapatılmaz, iletişim sizin dinamizminize katkı verir, özgür medya her zaman değerlidir ve öyle görünüyor ki artık konvansiyonel medya sosyal medya olmuştur…
Diyebileceklerimiz bunlar, seçim atmosferinden kurtulun, önümüzde Türkiye’nin çözmesi gereken gerçekten çok büyük stresler var ve bugün yeni şeyler söyleyemeyenin inanın dün dediklerinin bir anlamı olmayacak, bilmem anlatabildim mi?