Yaklaşmakta olan Cumhurbaşkanlığı seçimi ülke gündemini işgal etmeye devam ediyor. Herkes tüm dikkatini bu seçime yöneltti.
Muhalefet adayını belirleme süreci uzadıkça hem Millet İttifakı içinde hem de dışındaki eleştiri ve değerlendirmelerin üslubu farklılaşıyor.
Millet İttifakı 240 sayfalık bir Mutabakat Metni ortaya koydu. Yıllarca farklı kulvarlarda yarışan altı partinin bir uzlaşma metni ortaya koyması oldukça dikkat çekti.
Ancak, aday belirleme noktasında aynı başarıyı şu ana kadar ortaya koyamadılar.
Üzerinde durulması gereken asıl nokta TBMM seçimleridir diye düşünüyorum. Herkes Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklandığı için bu boyut ihmal ediliyor gibi bir kanaat oluşuyor.
14 Mayıs seçimlerinde ülke istikrar ve düzeninin devam etmesi iki seçimde tek parti/ittifak adaylarının kazanması halinde mümkün olacak.
Ancak, iki seçimden birinde farklı, diğerinde e farklı bir parti/ittifak kazanması durumunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin hiç de istemediği/tahmin etmediği bir dönem başlayacak.
O nedenle milletvekili adaylarının bu seçimde çok daha önemli hale geleceğini öngörebiliriz. Partiler ‘ceketimizi koysak seçtiririz’ kolaycılığına kaçamayacaklar.
Ayrıca, muhtemel bir farklı parti kazanma senaryosunda özellikle TBMM’de nitelikli vekillerle temsil edilmeyi daha çok istemek durumundalar. Zira Meclis daha çok tartışmaya, daha fazla çekişmeye sahne olacak.
İlaveten seçmen karşısında nitelikli aday görmek isteyecektir. İttifaklar eskiden olduğu gibi ‘Sağ-Sol’ şeklinde ayrışmıyorlar.
Kendisini Sol’da gören Sağ’la, Sağ’da görense Sol’la birlikte olabiliyor.
Millet İttifakı mesela, Sağcı mı, Solcu mu söylemek zor.
Benzer durum Cumhur İttifakı için de pekâlâ geçerli olabilir. Kendisini Sol’da gören seçmene de hitap etmek zorunda.
Bakmışsınız, Sayın Davutoğlu veya Karamollaoğlu CHP listesinden milletvekili adayı oluvermişler?
Olmaz demeyin, lütfen.
Partiler ve İttifaklar seçmenin çantada keklik olmadığını bilip, ona uygun adaylarla karşısına çıkmak durumundalar.
Peki, nitelikli aday kimdir?
Toplum kimi tasvip eder?
Bu seçimde partilerin milletvekillerini % 60-70 bandında değiştireceklerine inanıyorum.
Ancak, gelecek olanlara dair herhangi bir kriter açıklanmadığı, kimlerin aday gösterileceğine dair bir yol haritası çıkarılmadığı için doğru aday gösterilmesinin bir garantisi bulunmuyor.
Önceki seçimlerden farklı nasıl bir yol belirleneceği izah edilmediği müddetçe bu kanaatimiz değişmeyecek.
Aday belirleme döneminde mevcutlara ve çevreye bakılacak. Popüler görülen birkaç aday tespit edilecek. Flaş birtakım transferler yapılacak.
Onlardan bazılarına teklif götürülecek. Kimi kabul edecek, kimi etmeyecek.
Böylece eskisi gibi bir liste oluşturulacak.
Bu, inşallah gerçekleşmez.
Kenan Sofuoğlu örneğinde olduğu gibi popüler adayların pot kırma, toplumla beraber yürüyememe gibi birtakım sıkıntıları oluyor. Ferrari otomobilini 3 yaşındaki oğlu kucağında sürmesi mesela ne kadar itici bir görüntü oluşturdu.
Milet geçim derdindeyken, yapılan gösteri kime hizmet etti?
Dolayısıyla aday belirleme sürecini iyi planlamayan, nitelikli ve toplumda karşılığı olan adayları belirlemeyen partiler/ittifaklar kaybedecek.
Yeni yüzleri topluma sunan, hayatı ve istikameti doğru olanlar topluma güven verir.
Aksi halde, seçmen bu seçimde çok seçici davranacak…
Her iki ittifak da buna dikkat etmek zorunda.
Yeni simalarla ve yeterli/nitelikli insanlarla çalışan kazanacak.
Nefeslerimizi tuttuk, süreci takip ediyoruz. Ülkenin çok kritik bir dönemeçte olduğunu görüyoruz. Toplumla kucaklaşan bir TBMM ve Cumhurbaşkanı önümüzdeki yüzyılı etkileyecek.
Aksini düşünmek bile istemiyoruz…