Demokrasilerin test dönemleri olan seçimler siyasi aktörlere ve topluma birtakım mesajlar verirler. 14 Mayıs seçimleri bu anlamda çok güçlü ve çok açık mesajlar verdi.
‘Değişim olsun’ demekle değişim gerçekleşmiyor.
‘Bal, bal demekle ağız tatlanmaz.’
Muhalefet çok yanlış bir dil tutturmuş, ‘bıktık Ak Parti’den ve Erdoğan’dan’ söylemine sarılmıştı.
Yerine ikame edilecek, güven veren, yetenekli bir kadro görmeden suni değişim taleplerine kulak asmayacağını anlamadılar seçmenin.
Toplum Türkiye’deki ve dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyor.
Seçmen bildiği kadroların, belirsiz kişilere ve partilere her zaman daha üstün olduğuna inanır.
‘Eldeki bir kuş, daldaki iki kuştan daha iyidir.’
Seçim dönemini yakından takip ettim. Vaatler, söylenenler, söylenmeyenleri not etmeye çalıştım. Muhalefet bakımından akılda kalacak müşahhas tek bir vaat, plan, program ve projeye rastlamadım.
Sayısını unuttuğumuz kez toplanan parti liderleri önümüze son derece muğlak, soyut ve teorik bir çalışma ortaya koydular.
Bilmem kaç sayfalık, kaç başlıktaki metni başından sonuna kadar okuyan kaç kişi vardır, gerçekten merak ediyorum.
Siyasete ve topluma teorik bakan kişilerin imzasını gördük orada.
Başarısız olduğu çok açık(tı).
En önemli konu olan adayın kim olacağı sorunu, son dakikaya bırakılarak, bir oldubitti oluşturuldu.
Onca tartışmadan sonra öne sürülen kişi 13 yıldır girdiği hiçbir seçimi kazanamayan ve Türkiye profiline uymayan biri oldu.
‘El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu değirmen taşı sanırmış’.
Muhalif olmanın verdiği cüret ve şımarıklıkla ‘camı-çerçeveyi’ indirdiler. Üstelik son dört yıldır yönettikleri belediyelerde hangi başarı hikâyesi gösterdiler de yeni dönemde umut verecekler sorusunun cevabı üzerinde düşünme ihtiyacı bile hissetmeden.
Ayrıca, Millet İttifakı’na katılan minik partiler açısından tek defalık bir işbirliği gerçekleşmiş oldu. Bundan sonra onlar ya CHP çatısı altına girerler ya da yok olur giderler.
Bu seçimde İngilizcede ‘free-rider’ (beleşçi) olarak isimlendirilen bir işlem yaptılar. Yani, bedelini ödemeden sonuçlarından yararlanmak istediler.
Seçim döneminde müstakil kaç miting, kaç program, kaç çalışma yaptılar?
Kılıçdaroğlu ‘cami avlusuna’ bırakıldı.
Bırakanlar arasında belediye başkanları da var.
İmamoğlu seçimi kaybettiği anda genel başkanlık görevini bırakacak olan Kılıçdaroğlu’nun yerine namzet.
Ava giderken avlandılar.
Ayrıca, gelecek yıl yapılacak seçimde yerlerini tartışmalı hale getirdi başkanlar.
Başaramadılar, ba-şa-rı-sız oldular.
Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da birtakım mesajlar verildi.
Parti bir miktar oy kaybetse, milletvekili sayısında düşme meydana gelse de her şeye rağmen ülkenin umudu olmaya devam ettiklerini tekrar gördüler.
Cumhur İttifakı olarak çoğunluğu elde etmiş olmaları ikinci tura kalan seçimlerin en büyük güvencesi.
TBMM çoğunluğu garantiledi ki, çok büyük bir gelişme olmaz, olağanüstü bir olumsuzluk gerçekleşmezse Cumhurbaşkanı Erdoğan 28 Mayıs’ta oylarını artırarak ipi göğüsleyecek.
2019 yerel seçimlerinden sonra mesajı aldıklarını söylemesine rağmen pandemi, ekonomik olumsuzluklar ve deprem gibi afetler nedeniyle bu mesajın nasıl alındığı ve cevaplandığı pek anlaşılamamıştı.
Ayrıca, kabinesinin neredeyse tamamını milletvekili yaparak yeni dönemde yeni kadro mesajı veren Erdoğan’ın kendisinden sonraki dönemi şekillendirecek ekibi de önümüzdeki dönemde biçimlendirmesi bekleniyor.
10 ay sonra yapılacak yerel seçimleri de unutmamak gerekiyor.
14 Mayıs tartışmaları bitirmedi. Aksine yeni başlattı.
Yorulan ve heyecanını kaybeden bürokrat, başkan, yönetici konumunda olanlara bir çeki-düzen verilmelidir.
Muhalefet, özellikle de CHP ve İP lider arayışına girecek, iktidarsa güçle imtihanını bir neticeye bağlamak zorunda.
Seçime giden yolda epeyce zorlanan iktidar ve muhalefet cephesi yeni bir kurgu yapmak, yeni bir strateji çerçevesinde yol haritasını netleştirmek durumunda.
İzlemeye devam edeceğiz...