Seçim haftasına girdik, artık bugün itibariyle geri sayım başladı, tabiri caizse tam anlamıyla son düzlükteyiz…
Önümüzdeki Pazar günü yani 6 gün sonra oy kullanacağız…
Tabi doğal olarak da söylenecek her şey için de bu hafta son, herkes son kez seçmene kendini anlatmaya, son hamlesini yapmaya çalışacak…
Bu arada demokratik seçim mantığının yaratılış gerçeğine de en uygun metot olduğunu da böylece görmüş oluyoruz…
Kararı halk verecek, doğru ya da yanlış, kendisi neye layıksa onu başına idareci olarak geçirecek ve o başa geçende bu milleti, ilçelerimizi, köylerimizi, şehirlerimizi yönetecek…
Şunu da ifade edeyim, El Müsned isimli Hadis Kitabında Ahmet Bin Hanbel’in bir aktardığı bir Hadisi Şerif’te Peygamber Efendimiz (SAV)’in şöyle buyuruyor:
İnsanları Allah Teâlâ bir araya topladı, “ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sözüyle kendi fiillerine şahit tuttu.
Onlarda “elbette sen bizim Rabbimizsin” dediler.
Allah Teâlâ: “Kıyamet günü biz bunu bilmiyorduk, dememeniz için yedi kat göğü ve yeri size şahit tutuyorum. (Ayrıca) atanız Âdem’i de bu olaya şahit tutuyorum.
Bilin ki benden başka İlah ve Rab yoktur. O halde bana hiçbir şeyi ortak koşmayın. Size Peygamberlerimi göndereceğim ve onlarda aldığım söz ve misakı hatırlatacaklar.
Bir de size kitaplarımı indireceğim” dedi.
Bunun üzerine, “sen bizim Rabbimiz ve İlahımızsın, biz buna şahidiz” diyerek Allah (C.C.)’ın sözünü kabul ettiler.
Sonra Allah Teâlâ Âdemi (Aleyhisselam) onları görebileceği şekilde yükseltti. Ve O’da gördü ki insanların, kimi zengin, kimi fakir ve kimi güzel, kimi çirkin…
(Bunun üzerine) Hz Âdem şöyle niyaz etti, “Rabbim keşke kullarını eşit yaratsaydın.”
Allah Teâlâ buyurdu ki: “Ben şükredilmekten hoşlanırım.”
Bundan sonra Hz Âdem, onların içinde Peygamberleri halka ışık saçan kandiller gibi gördü ki, Onlardan da Risalet ve Nübüvvet konusunda özel bir söz ve misak alınmıştı…
Bu Hadisi Şerif beni çok düşündürür ama sonra şöyle bir karara varırım,
Rabbim insanlar arasındaki hükmü ancak kendi verir ve bize böyle bir hükmü verme yetkisini vermemiş…
Onun için de biz zengini de, fakiri de, güzeli de, çirkini de bilemeyiz…
Her şeyi en iyi ve eksiksiz Rabbizülcelalimiz bilir, bize düşen bütün insanları eşit görmektir…
Büyüklük ancak takva iledir ve onun ölçüsünü de sadece Yüce Mevla’mız bilir…
Ve diyorum ki bunun için en doğru metot demokratik seçimdir…
Her insan kendisini kim nasıl yönetecek buna böylece vesile olmuş olur, bir toplum neye layıksa o toplum o yönetilir…
Hırsızlara layıksa hırsızlar yönetir, soysuzlara layıksa soysuzlar yönetir, adaletli yöneticilere layıksa adaletli yöneticiler yönetir…
Hepimiz iyi de kötüyü de bilmek zorundayız…
Adaylar arasında ben iyi de görebiliyorum, kötüyü de…
Hakkı da görebiliyorum, batılı da…
Ben görebiliyorsam siz de görebilirsiniz…
Rabbim hepimize bir sevide akıl vermiş, bu akıl seviyesi, zekâ seviyesi kimi başkan olarak seçeceğimizin muhakemesini bize yaptırtacak düzeyde…
Ya da Rabbimiz bize hesap sormazdı…
Bakın, bir daha bakın, sonra bir daha bakın…
İnanınız hakkı da batılıda, doğruyu da, yanlışı da göreceksiniz…
Ama siz bu netliği yapacak kadar adayları değerlendirmezseniz, sonra da kalkıp “bizi yanlış insanlar ve iyi olmayacak şekilde yönetiyorlar” deme lüksüne sahip olamazsınız…
Bilin, belediye başkanı seçeceğiz ve bu hafta adaylara bu açıdan bakın, farkı bir daha görün,
Hakkı görün, batılı görün…
Ondan sonra oy atında, bizi önümüzdeki 5 yıl adam gibi adamlar yönetsin…
Ne dersiniz, biz iyiyi seçebilecek ferasete sahip değil miyiz?
Ben sahip olduğumuza inanıyorum…