Sosyal medyada başlatılan kampanyaya ben de destek veriyorum.
Çünkü bu bir siyasi mesele değil, bu bir ahlaki mesele.
***
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle pandemi sürecinden bu yana başlayan fiyat bozulmaları artık sabırları taşırdı. Bu başıboşluk, en fazla da gıda sektöründe kendini hissettiriyor.
Yıllardır bu konuya bir çözüm bulunamadı. Herkes kafasına göre etiket belirlemeye devam ediyor.
Zincir marketi de aynı esnafı da açıkçası…
Esnaf da işin cılkını çıkardı. Tamam ülkemizde yüksek enflasyon var, işçi maliyetleri, kira maliyetleri, enerji maliyetleri elbette çok artı. Ama kârlılık oranı bu maliyet artışlarını beşe-altıya katlamış durumda.
Başta gıda ürünleri olmak üzere, yiyecek ve içecekler çok yüksek kâr ile satılıyor.
Sokak arasındaki sıradan bir çorbacı bile iki tas çorbaya dükkanının bir aylık elektrik faturası kitlemeye çalışıyor.
Bir tas mercimek çorbası 200 TL, bir bardak çay 50 TL, bir fincan kahve 100 TL olamaz. Maliyeti iki lira olan bardak suyu 40 TL’den satan esnaflar var.
Sahanda yumurtayı 750 TL'ye, iki kaşık pirinç pilavını 200 TL’ye satanlar var.
Bir kilo dana eti 600 TL iken, 100 gr döneri 220 TL’ye satıyorsunuz. İçinde etten çok salça, pide olan bir porsiyon İskender 850 lira olamaz.
Öyle saçma fiyatlar var ki; Türkiye şu anda yeme-içme-konaklama sektöründe dünyanın en pahalı ülkesi durumuna geldi.
Monaco Yat Kulübü'nde yediği ıstakozu sosyal medyasında paylaşan Şebnem Bursalı’ya hepimiz kızdık ama Şebnem Bursalı’nın tek hatası yediği şeyin fotoğrafını paylaşmaktı. Benim imkanım olsa ben de gider yurt dışında paramı harcarım.
Yat kulübündeki "Carte Restaurant 1909" isimli restoranın menüsünde yer alan fiyat listesine göre, Bursalı'nın paylaştığı "Langouste grillée" isimli ıstakoz yemeğinin 250 gramı 60 euro. 60 euro, 2 bin 72 Türk lirasına karşılık geliyor.
Türkiye’de, Monaco Yat Kulübü'nün yanından bile geçemeyecek kalitesizlikteki herhangi bir restorana gidip 250 gram et yemeği yiyin bakalım kaç para ödeyeceksiniz…
Türkiye’deki fiyatları merak edip dünyadaki en iyileriyle kıyaslayın bakalım sonuç ne olacak? Türkiye’de sokak arası restoranın fiyatı; New York ve Londra restoranlarına endekslemiş gibi.
Ya da AK Parti’nin 24,25 ve 26 dönem milletvekili ve Çankırı Belediye Başkan adayı Hüseyin Filiz'in Maldivler pozu da eleştirilerden nasibini aldı. Türkiye’de şuan orta düzey her şey dahil bir otelde ailece tatil yapmanın bedeli neredeyse Maldivler’i yakalamış durumda. Dolayısıyla Hüseyin Filiz'e bir şey derken kendi esnafımıza da bir bakacağız…
Açıkçası şu anda Mısır sahilleri ve Yunan adaları Türkiye’de tatil yapmaktan çok daha cazip. Hem insan gibi davranan çalışanlarıyla hem kaliteli yemekleriyle hem de müşteriyi yolunacak kaz gibi görmeyen esnaflarıyla bizim otelcilerimize de ders veriyorlar.
Kendi cennet vatanımın sahillerinde hem hizmette ikinci sınıf vatandaş muamelesi göreceğim hem de Maldivler-İbiza-Paris endeksinde fiyat ödeyeceğim. Yok öyle bir dünya…
Bakın TL bazında söylemiyorum, Dolar bazında bir yılda yüzde 68 fiyat artışı olan yerler var. İçeceklerde kar oranı yüzde 300-400 arası, yemeklerde yüzde 500-600’den daha fazla kâr marjı uygulayanlar var.
İş vergi vermeye gelince de ekmek fişi kesip yüzde 1 vergi ile devleti kandıranlar var! Pos cihazım bozuk deyip İBAN’a para isteyenler var.
Sorun artık pahalılık ve enflasyon boyutunu geçti. Sorun artık ahlak boyutuna geldi.
Enflasyonun en önemli sonucu zaten ahlaksızlıktır. Krizden fırsat çıkararak, vatandaşı, müşterisini mağdur edenlerin hepsi de ahlaksızdır.
Bu gidişat iyi değil, gerçekten hiç iyi değil. Denetim şart, denetim yoksa o zaman boykot şart.
Çünkü serbest piyasa diye bir şey kalmadı, ahlaken çürümüşlük son sürat devam ediyor.
Ahlaksız fırsatçılara tepki göstermek için en güzel hareket boykot etmektir. Oturun evinizde ailenizle yemeğinizi yiyin. Hiç olmazsa yediğiniz şeyin ne olduğu belli, maliyeti belli…
Ben uzun süredir boykottayım; çok canım çekerse etliekmek içi hazırlıyorum mahalle fırınına gidiyorum, dışarıdan yediğim en lüks yemek şimdilik bu…