ŞEB-İ ARUS VE İNSANIMIZ

Prof. Dr. Önder Kutlu

Konya’nın en büyük değeri kuşkusuz, Hz. Mevlana’dır. Diğer bütün değerler ya onun kadar kayda değer bir ağırlığa sahip değil ya da onun etkisiyle ortaya çıkmıştır. Bunun iddialı bir cümle olduğunu biliyorum ama şahsi kanaatim bu yönde.

Başkaları başka şekilde düşünebilir. Saygı duymak lazım. Diğer değerlerimizi küçümsemek adına söylemiyorum. Onların ağırlığı ve etkisi ortada. Hacıveyiszade merhum; Tahir Büyükkörükçü hocamız aynı durumda. Zira diğer değerlerin oluşmasında, felsefi ve ilmi derinliklerinin bu safhaya ulaşmasında Hz. Pir’in etkisi yabana atılamaz.

Öte yandan, mesajlarda bir farklılık olmaması ve kronolojik olarak Mevlana’nın öncülüğü ve önceliği orta. Hz. Mevlana’nın mesajı tüm insanlığa ulaşmış durumda. Bilmiyorum, duymadım diyen yok gibi. Hele hele az çok mürekkep yalamışlığı bulunan herkes durumun farkında.

Bugün şehrimiz tarihi günlerinden birini yaşıyor. 10 gündür o kadar çok etkinlik, o kadar fazla ilmi toplantı düzenlendi ki, kulaklarımızın pası silindi.

Geçtiğimiz gün Yargıtay Başkanı ve HSYK daire başkanlarının beraberinde onlarca Yargıtay ve HSYK üyesini ağırladık. Necmettin Erbakan Üniversitesi olarak düzenlediğimiz panelde Hz. Pir’in felsefesine uygun şeyler söylendi.

Bugün Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız Konya’dalar. Yanlış bilmiyorsam tüm Şeb-i Aruz günlerinde katıldılar. Sağ olsunlar; var olsunlar. Konya değerini biraz da siyasetçileri aracılığıyla buluyor.

Bugünler şenlik havasında, ama Hz. Pir’in felsefesi doğrultusunda gerçekleşiyor. Belki daha çok insana ve daha farklı kalıplarda mesajlar vermek gerekiyor. Bu tartışılabilir. Değerlendirilebilir.

Öte yandan, şehir olarak dedikodu ve rivayet huyundan vazgeçebilmiş değiliz. Sürekli olarak yalan, yanlış beyanlar ortada dolaşıyor. Karar verme aşamasında olan insanların iradelerini etkileyici, ifsat edici adımlar atılabiliyor.

Orta Anadolu’nun genel bir huyudur bu. Aslında başkentlerde işler genellikle böyle yürür. Kimse risk almaz, sorumluluğu üstlenmek istemez. Ama sonuçta şehir zarar görür, toplum sıkıntı yaşar.

Açık toplumlarda bu riskin düşük olduğunu, tartışmaların alenen ve hak-hukuk ihlaline düşülmeden yapılması gerekiyor. Kul hakkına, vebale girmeye duyarlı olduğumuz kesimler maalesef tersi şeyler yapabiliyorlar.

Ölüm gününden, düğün günü çıkaran manevi bir büyüğümüzden ders çıkarmış olsak, görüşlerini uygulayabilsek sorun olmayacak.

Böyle bir yaklaşımı kaç kişi benimseyebilir? Ölümü, doğum olarak değerlendirmek? Sevinme günü olduğunu söylemek?

Bu olgunluğa ulaşmak için çok çaba sarf etmeliyiz. Bugünkü durumumuz buna uygun değil. İyi durumda değiliz.

Arınmak ve kendimize gelmek için bugünü milat olarak değerlendirebilirsek iyi olur. Şehrin müktesebatı buna uygun…