Dün sabaha yine normal olmayan bir açıklama ile uyandık. Fransa Başkanı Macron; Fransız takvimine Ermeni Soykırımını Anma Günü’nü ekleyeceğini açıkladı.
Şu sıralar kendi ülkesinde sorun yaşayan her devlet Türklüğe ve Türklere saldırmaya çalışıyor nedense.
Sarı yeleklilerle orta yolu bulmayı henüz başaramamış ve bu konudan bahsederken; “Buzun üzerinde yürüyor gibiyim” diyerek kendi vahametini gözler önüne seren Macron sanırım bu açıklama ile ‘Benim kurtarın’ sinyalini yakmayı hedefledi.
Fakat enteresan olan kısım şu ki sözde Ermeni Soykırımı ile ilgili bu talihsiz açıklamayı yaparken Macron şu ifadeyi kullanıyor. “Fransa, her şeyden önce tarihe doğru bakmasını bilen bir ülke. Fransa, 1915 olaylarını o dönemde soykırım olarak tanıyan ve uzun bir mücadeleden sonra 2001'de bunu yasayla tanıyan ilk ülkelerden biri oldu. Gelecek haftalarda ise, ülkemizde 24 Nisan'ı Ermeni Soykırımını Anma Günü olarak tanıyacağız.”
Tarihe bakmasını bilen bir ülke mi?
Hadi canım sende!
Fransa tarihe bakmayı bilseydi eğer, Hocalı’da Azerbaycan Türklerini katleden Ermenilere de dönüp bir tepki göstermesi gerekmez miydi?
Ama şöyle de bir gerçek var ki Fransa bizatihi zaten soykırmak konusunda usta bir ülke!
Cezayir’de, Benin’de, Burkina-Faso’da, Gabon’da, Ruanda’da, Libya’da, Tunus’ta ve daha sayamadığım Afrika ülkelerinde yaşattıkları vahşet tarihe acı bir şekilde yazıldı. Fakat Macron tarihe bakarken kendi tarihini atladı sanırım.
Hatta tarihe geçmek şöyle dursun halen sömürge siyasetine de devam ediyor.
Bu ülkelerden sömürge faaliyeti ile milyon dolarlar kazandığını da söylemek lazım.
Soykırım konusunda Ermenilerle yarışabilecek potansiyelde olan Fransa’nın, bilinen en vahşi katliamı Cezayir ve Ruanda’da oldu.
Bir fotoğraf vardır bilenler bilir. Fransız askerleri elinde Cezayir halkının kafaları ile poz verir fotoğrafta… Bu bile aslında fotoğrafın arka planında nasıl korkunç bir tablo olduğunu anlamanıza yardımcı olur.
Yıl 1945… Fransa’nın vaat ettiği bağımsızlık hayali ile efsunlanan Cezayir halkı sokaklara dökülüp mitingler yaparken yanlarında zannettikleri Fransız askerleri tarafından bir an da kurşuna dizildi. Göz göre göre katledilen Cezayirliler dev çukurlara gömülecek hatta bir kısmı da kamyonlara doldurularak kireç fırınlarında yakılacaktı.
Bu yapılanların 20. yüzyılda olması daha da düşündürücü elbette.
Mesela 1917 yılında Çad’da 400 bilim adamını kurşuna dizdiler.
1994 yılında Ruanda’da 800 bin Tutsi ve Hutu’nun soykırımına sebebiyet verdiler.
Ah! Avrupa ne kadar medeni ve özgürlükçüsün!
Bu çizelge böylece uzar gider. Çünkü Fransa durmaz. Avrupa durmaz. Sömürmeye ve öldürmeye devam ederler.
Fakat soykırma konusunda Avrupa devletlerinin bir biri ile yarıştığını düşünürsek, Türkiye’yi sırf Sarı yelek belasından kurtulmak için soykırımla suçlamak cidden gülünç!