Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehadetinin üzerinden 9 yıl geçti

Gezi Parkı olaylarında hayatını kaybeden Berkin Elvan'ın soruşturma dosyasını yürüttüğü sırada, DHKP-C'li teröristlerce rehin alındıktan sonra şehit edilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz, her yıl İstanbul Adliyesi'nde düzenlenen törenle anılıyor- Terör örgütü DHKP-C üyelerinin, 9 yıl sonra kamu görevlilerini rehin almak amacıyla bir kez daha harekete geçerek adliyenin önündeki polis noktasına yönelik gerçekleştirdikleri saldırıda bir vatandaş hayatını kaybetti

Derlenen bilgilere göre, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1994'te mezun olan, evli ve iki çocuk babası Kiraz, 1995'te hakim adayı olarak Mersin'de göreve başladı. Sırasıyla Erzincan, Çayır, Karaman, Kazım Karabekir, Iğdır ve Osmaniye'de savcılık yapan Kiraz, Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığına atandıktan 4 yıl sonra, 2010'da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Bürosu'nda görevlendirildi.

Kiraz, Gezi Parkı odaklı olaylarda yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede 269 gün sonra 11 Mart 2014'te hayatını kaybeden Berkin Elvan'ın ölümüne ilişkin soruşturma dosyasını 5'inci savcı olarak devraldı.

Dosyada görev yaptığı sürede soruşturmayı tamamlamak için yoğun çaba gösteren Kiraz, Adli Tıp Kurumu ve Ulusal Kriminal Büro raporları aldırarak ilerleme kaydetti.

Kiraz, soruşturmayı sürdürdüğü 31 Mart 2015'te DHKP-C'li teröristler Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol tarafından makam odasında rehin alındı.

Rehin alınma haberinin duyulması üzerine adliyede görevli polisler ve güvenlik personeli Kiraz'ın makam odasına yöneldiği sırada içeriden ateş açıldı.

Teröristlerin tespiti için incelenen güvenlik kamerası görüntülerinde terörist Şafak Yayla'nın elinde bir çanta ve avukat cüppesiyle adliyenin C kapısındaki avukat girişine yöneldiği, çantasını kontrol ettirmeyip sahte ve çipsiz bir avukat kimliği göstererek içeri girdiği belirlendi.

Diğer terörist Bahtiyar Doğruyol'un ise vatandaş girişinden tüm aramaları yapılarak geçişini sağladığı tespit edilirken, teröristlerin savcı Kiraz'ın makam odasının bulunduğu 6. kattaki odasına girişi anbean kayıtlara geçti.

Emniyetin tüm ilgili birimlerinin konuşlandığı adliyede, Kiraz'ın ailesi, sevenleri, çalışma arkadaşları ve gelişmeleri anbean takip eden kamuoyunun uzun süren gergin bekleyişi, duyulan silah sesleriyle yerini endişeye bıraktı.

Saatler süren müzakere sürecinin ardından odadan gelen silah sesleri üzerine operasyon timleri harekete geçti.

Vurulduğu anlaşılan savcı Kiraz ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılırken, iki terörist güvenlik güçlerince etkisiz hale getirilirdi. 46 yaşındaki savcı Kiraz, hastanede yapılan müdahaleye rağmen hayatını kaybetti.

Soruşturma süreci

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada, rehin alma sırasında teröristlerin, Yunanistan ile yaptıkları telefon görüşmesinde savcının öldürülmesi talimatını aldıkları bilgisine ulaşıldı. 30 Mart 2016'da DHKP-C yöneticisi 9 şüpheli hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı.

Yürütülen çalışmalarda, eylemi gerçekleştiren teröristlere silah temin eden ve onları evinde barındırdığı iddia edilen 2 şüpheli gözaltına alınırken, teröristlere saldırıda kullanılan silahı temin ettiği iddiasıyla aranan eski avukat Murat Canım da 27 Mart 2018'de yakalandı.

İddianameden detaylar

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 4'ü tutuklu, biri tutuksuz ve 9'u firari 14 kişiyle ilgili yürütülen soruşturma tamamlanarak iddianame hazırlandı. İddianamede, savcı Kiraz'ın şehit edilmesi eyleminin, örgütün merkez ve genel komiteleri içinde aktif faaliyet yürüten sanıkların bilgisi, kabulü ve talimatı olmaksızın işlenmesinin mümkün olmadığı kaydedildi.

Teröristler Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol tarafından saldırının, örgütün faaliyeti çerçevesinde önceden planlanıp tasarlanarak işlendiği belirtilen iddianamede, sanık Murat Canım'ın olay öncesi silahı temin ederek olayın asli faillerinden Şafak Yayla'nın kuryesi Mustafa Koçak'a verdiği aktarıldı.

İddianamede, 9 firari sanığın, "anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs" ve "kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak kasten öldürme" suçlarından ikişer kez, sanıklar Mustafa Koçak ve Murat Canım'ın ise "anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istendi. İddianamede diğer sanıkların da "örgüte yardım etmek" suçundan 15'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.

Dava süreci

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesince ilk duruşması 22 Kasım 2018'de yapılan davada mahkeme heyeti, firari 9 sanık hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı ve kırmızı bülten çıkarılmasına karar verdi.

Mahkeme, savcı Kiraz'ın şehit edilmesiyle ilgili davayı 11 Temmuz 2019'da karara bağladı.

Tutuklu sanıklar Mustafa Koçak ve Murat Canım'ı, "Anayasa'yı ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandıran mahkeme, bu sanıkları ayrıca Kiraz'ın şehit edilmesiyle ilgili, "kasten öldürmeye yardım" suçundan 27 yıl, "kamu görevlisini silahla hürriyetinden yoksun kılma" suçundan 12 yıl, "Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet" suçundan da 3 yıl ve 2 bin 700 lira da adli para cezası olmak üzere toplam 42'şer yıl hapse mahkum etti.

"Silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan tutuklu sanıklardan Cengiz Özel'e 11 yıl 3 ay ve Mithat Öztürk'e de 10 yıl hapis cezası veren mahkeme, sanık Deniz Özel'i ise "silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 6 yıl hapis cezasına çarptırdı.

Mahkeme heyeti, haklarında kırmızı bültenle yakalanma emri çıkarılan firari sanıklar Faruk Ereren, Hüseyin Fevzi Tekin, Mesut Demirel, Musa Aşoğlu, Nuri Eryüksel, Seher Demir, Şadi Naci Özpolat, Şerefettin Gül ve Zerrin Sarı'nın dosyaları ayırdı.

İstinaf ve Yargıtay kararları

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 22 Kasım 2019'da yapılan incelemede, yerel mahkemenin kararı yerinde bulundu.

Süreç devam ederken, sanıklardan Mustafa Koçak, 24 Nisan 2020'de, cezaevinde açlık grevindeyken öldü.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 3 Temmuz 2020'de 4 sanığa verilen hapis cezalarını onarken, cezaevinde açlık grevindeyken ölen sanık Koçak hakkındaki hükmü, vefatı nedeniyle bozdu.

Kiraz'ın odası yılda bir kez ziyarete açılıyor

Saldırının ardından adliye, "Şehit Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz Yerleşkesi İstanbul Adalet Sarayı" adını alırken, Kiraz'ın 31 Mart 2015'teki kanlı terör saldırısının izlerini taşıyan makam odası, kapsamlı bir tadilatla onarıldı.

Başsavcılığın kararıyla bir başka savcıya verilmeyen odaya Kiraz'ın fotoğrafı ve kişisel eşyaları konulurken, masasındaki takvim 31 Mart 2015'i gösteriyor.

Savcı Kiraz'ın şehit edildiği 31 Mart tarihinde, her yıl Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde anma töreni düzenleniyor. Programda, Kiraz'ın yılda bir kez ziyarete açılan odasında Kur'an okunup, çelenk bırakılıyor.

Saldırıdan sonra adliyedeki güvenlik önlemleri artırıldı

Saldırının ardından, avukatların turnike sistemine kartlarını okutarak ya da çipsiz kartlarını güvenlik görevlilerine göstererek adliyeye girdikleri bölümde değişikliğe gidildi. Avukatlara, X-Ray cihazından geçme ve çantalarını da bu cihaza koyma zorunluluğu getirildi.

Bu durum, bazı avukatların günlerce süren protestolarına sebep oldu.

Öte yandan, adliyede savcıların görev yaptığı katların çoğunda, daha önce yalnızca terör bürosunda bulunan güvenlik kontrol noktaları oluşturuldu, binanın içinde ve çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı.

Adliye 9 yıl sonra yine DHKP-C'nin hedefi oldu

Terör örgütü DHKP-C tarafından bu saldırıdan 9 yıl sonda yine adliyeye yönelik bir saldırı girişimi gerçekleştirildi. İstanbul Adalet Sarayı'nın önündeki polis kontrol noktasına 6 Şubat'ta silahla ateş açan teröristler Pınar Birkoç ve Emrah Yayla etkisiz hale getirildi.

Saldırı sırasında yoldan geçen sivil vatandaş Dilfiraz Karataş hayatını kaybederken, 3'ü polis 6 kişi yaralandı.

Saldırganlardan birinin soyadının, savcı Kiraz'ı rehin alan teröristlerden Şafak Yayla ile aynı olması akrabalık bağı şüphesi oluştururken, teröristlerin üzerlerinde çok sayıda plastik kelepçe, sahte bomba düzeneği, mermi, yedek şarjör, falçata ve biber gazı bulunması dikkati çekti.

Yapılan incelemede aralarında akrabalık bağı tespit edilemeyen teröristlerin aynı örgüte mensup olduğu anlaşıldı.

Soruşturmada, yanlarındaki malzemelerle birlikte örgüt yöneticileri tarafından verilen talimat doğrultusunda adliye binasına girmeye çalışan şüphelilerin, bir duruşma nedeniyle içeride olan diğer şüphelilerin de yardımıyla kamu görevlilerini rehin almayı amaçladığı belirlendi.

Gündem Haberleri