Bu gün Ortadoğu denilen garip coğrafyada yükselen hararetten bahsedeceğim.
“Ortadoğu”
Bu kelime batılı bakış açısının ürünü dayatma kelimelerden biridir. Ortadoğu denen yer bizim için ve hatta batı dışındaki dünyanın geri kalanı için ne“orta”dır, ne de “doğu”dur.
Bugün Ortadoğu denilerek horlanan yer kadim medeniyetlerin beşiğidir.
Uygarlıkların, dinlerin, bilimin çıkış noktasıdır.
Aslında bu coğrafya insanlık tarihinin neşet ettiği yerdir ve bu sebeple her daim merkezi ve önemli konumunu korumuştur, koruyacaktır ve paylaşımlara konu olacaktır.
Ortadoğu ve Ortadoğu’nun gerçek anlamı bağlamında Türkiye’nin yeri ve önemi nedir dediğimizde yıllardır uğraşmak zorunda bırakıldığımız sorunları, karşı karşıya bulunduğumuz riskleri ve belki de çözüme giden yolları daha geniş açıyla görebiliriz.
Devlet ile milleti karşı karşıya getiren tüm sorunları mesela irtica, başörtüsü, laiklik, sağ-sol, Kürt-Türk, Sünni-Alevi, zengin-fakir, iktidar-muhalif gibi yapay gerilimleri, erken kalkan askerin darbe yapma geleneğini, gezi olaylarını, PKK sorunu, FETÖ sorununu bu bağlamda tekrar değerlendirirsek yukarıda bahsettiğim geniş açıyı yakalamış oluruz.
Açıyı biraz daha genişletirsek gelişmelere kısa tarihimizden yola çıkarak Taliban, El Kaide, DEAŞ, PYD, Sünni-Şia gerilimi bağlamında daha net bir vizyonla bakabiliriz.
Küresel ölçekte görünür aktörü ABD olan bu olguların aslî faili Yahudilerdir. Wekeleaks belgelerinin sızmasıyla başlayan süreçte alt üst olan bir coğrafya varken İsrail’in tamamen kendini kaybettirip sessizce bir kenarda beklemesi garip gelmiyor mu kimseye?
Armegedon savaşları, Mehdi beklentisi falan diyerek çok daha derin konulara girmek istemiyorum ancak fark edebilenler küresel bir savaşın ayak seslerinin iyice hissedilmeye başladığını görüyorlar. Süregelen vekalet savaşlarında asil unsurlar da bizzat devreye girmeye başlamışlardır. Vekâleten yürütülen savaşların illaki bir sonu vardır. Suriye'deki vekalet savaşlarının limitleri çoktan dolmuştur. Suriye’de Amerika ile Rusya neredeyse savaşacak noktaya gelmiştir. Bir büyük bölgesel ya da bir büyük küresel savaşın başlangıcının eşiğine gelinmiştir.
En az 50 ülke askerinin ve daha fazla istihbarat ajansının kol gezdiği Irak’ta Türk askeri işgalcidir diye ağlayan Irak başbakan’ının söylemleri, Fırat Kalkanı operasyonu’nda neredeyse açıktan ABD ile karşı karşıya gelinmesi, Musul operasyonunda Türkiye’nin istenmemesi karşısında Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ın direnmesi ve Türkiye bildiğini okumaya devam edecektir söylemi iyi okunmalıdır.
Ülkesini vatanını seven hiç kimse hariçten gazel okumasın.