Fedakârlık, bir ölçüm müdür?
Her bireyin değer verdiği kişiyi denemek için kullandığı bir güven metodu mudur?
Yoksa üzerine yüz binlerce sözcük söylenmiş bu kelime paha biçilemez midir?
Hayatımıza anlam katan parçalar için, onların iyiliği için, bizden kopup gitmesine izin verdiğimiz değerli anılara veda etmek.
Atacağın adım seni çok daha yukarılara taşıyabilecekken aşağıdakilere elini uzatmak için o adımı atmamak.
Küçük kardeşinin ve onun istediği oyuncağa paralarının yetmeyeceğini bilen çocuğun onun için reyona elindeki ancak uzun süredir hayal dünyasında da var olan oyuncağı bırakması.
Her birine fedakârlık denebilirken, neden düşüncelerde onlardan biri sayılmaz?
Saf bir ruhun isteğinden vazgeçmesi kadar his barındırmaz mı?
Yardım etmek için bir adım geride olmayı kabullenmek kadar değerli değil midir?
Sanrılarımız ve bir dolu pişmanlıklarımızla dolu hayatlarımızda fedakârlığı nasıl gösterdiğimizin önemi olsaydı, sözcüklerimizin değeri olmazdı.
En önemlisi de kitaplar birer bilgi ve düşünce kaynağı değil, gereksiz uzun paragraflardan oluşan sayfalar olarak nitelendirilirdi.
Her bir hayatın ardında sakladığı onlarca gerçek, korku ve mutluluk varken her konuda tek bir yargıya ulaşılan bu devirde bir gerçeğin peşinde koşmanın zorluğu gibi.
Harcanılan çabanın saliseleri bile değerli kıldığı o zamana şahit olmak gibi.
Güneş’in patlayıp insanlığın dehşet içerisinde sevgi bağlarını yeniden oluşturması gibi.
Yaşantımızda şahit olduklarımız tek seferliktir, ancak hislerimiz tekrar edebilir.
Ya da fedakârlık tenimizde nefesini hissettirebilecek kadar somut, yok olduğunu düşündürtecek kadar da soyutlaştırmıştır kendini.
İnsanın kendi melodisini bulmasıyla kalbinde oluşan duygu patlamasını her bir hücresinde hissettiği birkaç dakikalık sürecin tarihe kazınmasının beklenmemesine benzer şekilde.
Her birimiz kendi ahengimizi, melodimizi ve uğruna fedakârlık yapabileceğimiz şeyleri bulmak için çabalamazsak bir tablonun içerisine saklanan soru işaretleri gibi gözükeceğiz.
Çünkü bulabilmek ya da bulamamak önemli değildir, bulmak için verilen çaba, ve bulmamak önemlidir.
Oluşan eşsiz döngüyü kıramayacağımız gibi, uyum sağlamaya da çalışmamamız gerektiğini hissetmemiz doğru mudur?
Çünkü en başında bu metne konu olan fedakârlık, insanlığın özünde bir kırıntı kadar da olsa oluşan bencilliğe aykırıdır ve uyumsuzluğun da en büyük simgesidir.
Fedakârlık, merhametin ya da iyi bir kalbin göstergesi olsa da, uyum ya da uyumsuzluğun birbiriyle çakıştığı yegâne bir kavramdır.
En sonunda ulaşacağınız üç soru var;
Hislerinizi kontrol altında tutabilecek misiniz?
Biri ya da birileri için yapacağınız fedakârlık yüzünden uyumsuz olup dışlanmayı kabullenebilecek misiniz?
Ve son olarak, kalbinizde yeşerenler sizden mi, yoksa size gösterilenlerden bir parça mı taşıyor?
Siz olarak yaşayan siz misiniz, yoksa size olmanız öğretilen kişi mi?
Çünkü bir fedakârlık yapmadan bunu anlamak bir avuç suyun bulunduğu kuyudan tüm suyu çekmek için çabalamak gibidir. Yalnızca bazılarımız bunun kendi avuçlarından dökülen su damlaları olduğunu anlar.