Tevazu pozitif anlam yüklü bir kavram. Sporda, sanatta ve siyasette hoşgörü, tevazu ve diğerkâmlık bu anlamda çok önemli. Sanat söz konusu olduğunda tevazu çok daha anlamlı çok daha etkili hale geliyor.
Zira tevazu gösterildiğinde, karşı tarafa karşı duyarlık mevzubahis olur. Sanatçıyı da yücelten, sanatı da daha değerli hale getiren bir durumdur tevazu.
Toplum önüne çıkan insanlara karşı toplumun tepkileri ve tavırları çoğu zaman abartılı oluyor. Abartılı tavırlar, tabii olmayan yaklaşımlar son derece dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.
Geçtiğimiz gün tertip ettiğimi Açılış Törenimizde Necmettin Erbakan Üniversitesi olarak, Mevlevilik ve Tasavvuf Musikisi alanında katkı sağlayan sanatçılarımıza fahri doktora tevdi etme imkânına sahip olduk.
Bu hem üniversitemiz hem de şehrimiz açısından önemli bir açılımdı. Sonuçta ‘marifetin iltifata tabi olduğu’ gerçeğinden hareketle bu yola çıkılmıştı. Ahmet Hatipoğlu, Ahmet Özhan, Sadreddin Özçimi ve Ahmet Çalışır bu alanda fahri doktor oldular.
Ayrıca Türk Tarihi ve Milli Kültürümüze katkılarından dolayı da Hasan Celal Güzel’e fahri doktora tevdi edildi.
Siyaset ve bilim dünyası noktasında Hasan Celal beyi herkes takdir eder. Haktan, hukuktan ve adaletten dem vuranlar severler onu. Sevmeleri beklenir.
Sanatçılara dönersek; sanatçılarımız unvanı kabul ederek, incelik gösterdiler.
Programdan sonra uzunca bir süre Ahmet Özhan’la sohbet imkânımız oldu. Kendisiyle ilk kez bu yoğunlukta ve uzunlukta sohbet edebildim. İtiraf etmem gerekir ki kendisi çok ciddi bir birikim sahibi.
Eleştirenleri de var, hayranları da…
Şahsım adına müstefit oldum. Konya’ya karşı çok farklı ve pozitif duygu sahibi olduğunu anlıyoruz. Nihayetinde Hz. Pir’e gönül vermiş bir şahsiyet.
Birkaç saatlik gözlemim mütevazı olduğu yönünde.
Eleştiri ve övgüde haddi aşmamak gerektiğini biliyoruz. Ama iyiye de iyi demek lazım.
Ahmet Özhan eleştirileri daha çok Şeb-i Arus’tan kaynaklanıyor. Bir grup insan karşı çıkıyorlar. Belki makul gerekçeleri olabilir. Bilemem.
Lakin aynı kalibrede bir sanatçı bulunmadan, yerine yenisini ikame etmeden Ahmet Özhan alternatifsiz. Ben bu mevzulara girecek değilim.
Asıl mesele Ahmet Özhan’ın sanatı ve sanatçı kişiliği. Bunlar kamuyu ilgilendiren mevzular. Sanatına laf edeni pek duymadım. Klasik Türk Musikisi ve Türk Tasavvuf Musikisine değerli katkılar sağlamış.
İnsanımız göğsünü gere gere dini içerikli müziği talep edebilir, dinleyebilir olmuş. Bunda onun da ciddi bir katkısı olmuş.
Çok az kişinin bildiği ‘dini müzik yapma gerekçesiyle tahkikata uğraması’ onun adına bir şeref. Bölücü ve ayrılıkçı olmadığını biliyoruz. Meşhur 163. maddeden yargılanması kendisi açısından bir şeref.
Müziği ‘Allah rızası için’ yaptığını söylüyor. Kendi takdiri. Kendini o şekilde tanımlıyor. Saygı duyulması gerekir. Dinde müzik farklı bir mevzu. Lakin amellerin niyetlere göre olduğunu düşündüğümüzde kimsenin karışabileceği bir durum da değil.
Ben Ahmet Özhan’ı sevdim. Sanatçı kişiliğini ve bireysel yaklaşımını beğendim.