Sanal kurban ve işin suyunu çıkarmak

Ömer Kocabaş

Bir kurban bayramını daha idrak ettik. Nerede eski bayramlar klişesinin bile bir anlamı kalmadı, yaşadığımız bayram birkaç sene öncesine göre bile oldukça farklıydı. Salgının gölgesinde geçirdiğimiz bayramda çok fazla akraba ziyaretine gitmeyip, aile büyükleriyle yetindik, telefon trafiği daha fazlaydı. Bu bayramda öğrendiğimiz en önemli şey ise akraba, komşu, arkadaş ziyaretlerinde bulaşan koronanın tatil yerlerinde bulaşmaması oldu...

Bayramda tatile gidilir mi gidilmez mi tartışması uzun yıllardır devam ediyor. Herkes kendince bir açıklama derdinde. Özel sektörde çalışıp, yıllık izin kullanamayan insanları bir yere kadar anlayabiliyorum. Bayramın ertesinde yine akraba ziyareti yapılabilir. Lakin memur ya da hali vakti yerinde olanların bayramda tatile gitmeleri art niyetten başka bir şey değildir. Korona da işin bahanesi oldu. Madem akraba ziyareti yapamıyoruz hadi o zaman tatile gidelim. Dert koronaysa tatilde bulaşma riski daha fazla ama korona uzun süredir hastalık olmaktan çıktı, her ortam için kullanışlı bir bahaneye dönüştü. Başına korona eklediğiniz her bahane sorgusuz, sualsiz kabul ediliyor.

Kurban bayramında malum kurban kesilir. Korona bahanesiyle kurban ibadeti bile şekil değiştirmeye başladı. Bağışlanan kurban sayısı rekor kırdı. Yanlış anlaşılmasın Afrika veya dünyanın herhangi bir noktasına bağış yapılmasına karşı değilim. Fakat kurban ibadetini de özünden uzaklaştırmamak lazım. Parayı yolla dünyanın herhangi bir noktasında adına kurban kesilsin, telefonuna videosu gelsin olsun bitsin. Bu kadar basit olursa ibadetin anlamı ne kadar kalır düşünmek lazım. Resmen kurban ibadetini de sanallaştırdık. İhtiyacın yoksa durumun iyiyse küçükbaş veya büyükbaş hayvan kesip çevrendeki ihtiyaç sahiplerine de pekâlâ hayır yapılabilir. Çevremizde fakir kimse yok sadece bir bahanedir. Hiç yapamadın mahallenin muhtarını ara o seni mutlaka birilerine yönlendirecektir. Yeter ki iyi niyetli ol.

Bir de kurban ibadetinde bile uyanıklık yapanlar var. Büyükbaş bir hisse ortalama iki buçuk üç bin lira, bunun yerine karı koca adına iki hisse toplam bin beş yüz liraya Afrika'ya bağış yap.  Bin, bin beş yüz liralık da kasaptan et al eve koy olsun bitsin. Hem ibadetini yapıyorsun hem de eve et giriyor. Sonuçta cebinden aynı miktarda para çıkıyor ve kurbanın zahmetinden de kurtuluyorsun, mis gibi... Çevrenizde bu belirttiğim formülü uygulayan mutlaka vardır, inşallah siz yapmamışsınızdır.

Kurban neydi, İbrahimî ruh, İsmailî teslimiyet nasıldı, bunlar uzak ayrıntılara dönüştü. Sanal kurban ve tatil ön plâna çıktı. Korona sayesinde vicdan azabı da yok. Ne diyelim biz sizin koronasız günlerinizi de biliriz.     

***

KOSKİ kuraklığa dikkat çekmek ve su israfını azaltmak için şehrin dört bir tarafında reklam panolarına afişler asmış. İyi niyetli olsalar da KOSKİ'nin anlayacağı dilden söylersek işin suyunu çıkarmışlar(!) Günümüzde artık hiçbir şeyin olduğu gibi anlatılamayacağına inanılıyor. İnsanların ilgisini çekmek için illâki abartma gereği duyuluyor. KOSKİ'de su ile ilgili deyim ve atasözlerini yeniden yorumlayarak dikkat çekmeye çalışmış ama bence doğru olmamış. Yüzlerce yıldır kullanılan bu sözlerin mecaz anlam taşıdığı, gerçek suyu kastetmediği bilinen bir şey. Bunları okuyan, mecazın ne anlama geldiğini bilmeyen çocukların ne düşüneceği galiba hiç hesaplanmamış. Damlaya damlaya yok olur, su akar kaybolur vb. atasözü ve deyimler tahrif edilmiş.

Su israfı konusunda dikkat çekme aşaması geçileli çok oldu. Somut adımlar atılmalı. KOSKİ atasözü ve deyimleri tahrif etmeyi bırakıp vatandaşı daha az su tüketmeye teşvik edebilir. Bunun onlarca farklı yolu var, ben ilk aklıma geleni söyleyeyim. Daha az su tüketen vatandaşın faturasında ekstra indirim yapılabilir. Örneğin temmuz ayı faturası 100 lira olan bir evin ağustos faturası 90 liraya düşmüş ise aradaki fark kadar KOSKİ'de indirim yapıp faturayı 80 liraya düşürsün. Bu her ay böyle devam etsin emin olun ciddi bir tasarruf sağlanır. Aksi halde KOSKİ  kuraklığa dikkat çekmek için şehrin dört bir yanını afişlerle donattı haberlerinde öteye geçilemez. İsraf ise kaldığı yerden devam eder...