Malum önceki gün Galatasaray şampiyonluğunu ilan etti. Türkiye’nin dört bir tarafında olduğu gibi Konya’da da şampiyonluk kutlandı. Başta Konya merkez bölgesi olmak üzere Konya’nın hemen hemen her köşesi bu curcunaya sahne oldu. Ancak bu kutlamalar kutlamanın da ötesinde farklı bir durumu ortaya koydu her zamanki gibi.
Öncelikle ben şunu belirtmek isterim ki; Ben spor düşmanı veya futbol düşmanı falan değilim. Ancak o akşam gördüğüm manzarayı her yıl eleştirir, her ortamda da nefesim yettiğince dile getiririm. Nedeni şu; o manzaralar bir kutlama falan değil bana göre. Ben olaya farklı açıdan bakmaya çalışıyorum. Benim baktığım açıya göre, Konya’da yaşanan o manzara sokaklarda terör estiren bazı gurupların polisleri taşlamalarından farksız. Belki amaç farklı ancak ortaya konulan tablo bana göre aynı. Belki söylediğim karşılaştırma ağır kaçabilir ama hiç kimse kusura bakmasın durum aynen de öyleydi o akşam.
O kutlamalar yüzünden binlerce insan rahatsız oldu, binlerce insan mağdur oldu. Hiç susmayan korna sesleri, trafiği felç eden konvoylar, kutlama yapacağız diye arabasıyla zikzak çizerek insanların hayatını tehlikeye atan serseriler, farklı takımı tutan gurupların birbirleriyle yaşadığı sürtüşmeler, bir sürü kargaşa vs. vs. O gün akşam yaşanan tablo buydu. Deyimi yerindeyse insanlar çıldırmış gibiydi.
Ee şimdi şampiyonluk sevinciyle çıldıran insanların dışında yaşayan, normal hayatına devam eden bir dolu vatandaşlar var. Bir de o vatandaşları düşünün. İşte ben de o vatandaşlardan biri olarak, olaya benim durumumda olan insanların gözünden bakıyorum. Adam işinden çıkmış evine gidiyor. Ya da ailesiyle gezmeye çıkmış, yola koyulmuş. Ama kutlamalar nedeniyle bir anda kendini kilitlenmiş ve ne yaptığı belli olmayan, şampiyonluğu kutlayan bir gurubun içinde buluyor. Çıkıp sesini de çıkaramıyor. Dakikaları hatta saatleri trafiğin açılmasını bekliyor. Hatta o gün gördüğüm ve daha acı olan bir olaydan bahsedelim. Bir ambulans… İçinde kimbilir hangi durumda olan bir hasta var. Belki ölümle pençeleşiyor. Ama maalesef ambulans kendini o kutlamaların arasında buluyor. Dakikalarca trafik açılsın da hastayı yetiştireyim diye mücadele ediyor. Ambulansın mücadelesini siren sesleriyle sürdürmeye çalışıyor. Ancak ambulansın sesleri “Oleeyy oleeeyyy oleyyy oleyy, şampiyon Galatasaray” sesleri içinde kaybolup gidiyor. Kimse sesini duymuyor. Ambulansın içinde inleyen hastadan hiç bahsetmiyorum!
Dahası yok mu? Var tabi olmaz olur mu? İşinden gücünden çıkmış, evine gitmek için otobüs duraklarında bekleyen insanlar var. Ama onlar daha çok beklerler! Niye mi? Çünkü otobüs gelmeyecek. Çünkü bir gurup, Galatasaray’ın şampiyonluğunu kutlayacak diye otobüs güzergahının bulunduğu yollar kapatılıyor. Otobüsler alınmıyor. Vatandaş otobüs bekleyedursun, ne de olsa kutlama bu, diğer vatandaş önemli mi?
Tüm bu sorumsuzca davranan taraftarın yanında yetkililer de maalesef bu durumda bir şey yapmadı. Asıl üzüldüğüm taraf bu. Bu kutlamalar her yıl oluyor ve üzülerek söylüyorum ki her yıl aynı tablo ortaya çıkıyor. Ancak ne hikmetse, yetkililer bu duruma bir çare bulamıyor ve herhangi bir müdahalede bulunulmuyor. O gün gördüğüm tek müdahale vardı o da trafik polislerinin her köşe başını tutması ve zaten sıkışmış, duman olmuş trafiğin kontrolünü ele almaya çalışması. Önlem önceden alınmayınca işte maalesef o sonradan yapılan müdahale yetersiz kalıyor ve kapanan yollar nedeniyle güzergahı değişen otobüslere binemeyen gariban vatandaşım mağdur oluyor. Biz bunları söyleyince de maalesef spor düşmanı ve gereksiz düşüncelere sahip biri oluyoruz. Ancak bana göre de yukarda yazdığım örnekler her yıl meydana geliyorsa burada toplumdan kaynaklanan bir eksiklik, bir sorumsuzluk var demektir.
Maalesef bu sorumsuzluk yüzünden, sadece futbol şampiyonluğu değil bu tür bütün kutlamaları yüzümüze gözümüze bulaştırıyoruz. Vatandaşlarımız ve yetkililerimiz daha duyarlı olsalar, kutlamalar belli bir yerde ve yetkililerin önlemleri dahilinde olsa, işte kutlamalar o zaman tam bir bayram havasına dönüşür. Ne diyelim, inşallah gelecek seneler aynı manzaralarla karşılaşmayız. Sevgi, saygı ve dua ile…