Yazılı medya organlarında (hem sosyal, hem ulusal medya) bazı yazıları okurken o kadar mutlu oluyorum ki anlatamam(!) Hem yazarlarının hem de okurlarının kendi benlikleri açısından optimist duruşları beni mest ediyor.(!) Yazar ve okuyucu olarak o kadar mazbut, o kadar masum, o kadar dürüst ve temiz insanlarız ki Allah nazardan saklasın hepimizi.
Bu kanaate nereden vardım?
Diyelim ki bir sosyal medya paylaşımcısı veya ulusal bir gazetenin köşe yazarı ‘’yalakalık’’ konusunu işlemiş. Güzel de işlenmiş Allah için. Tespitler doğru, vurucu, öğretici ancak bir o kadar da rahatsız edici aslında.
Neden rahatsız edici?
Yazı, bizi bize anlatıyor da ondan. Öyle ya, insan yoksa kim kime ne diye yalakalık yapacak? Meğer yanılmışım. Bunu yazıyı bitirince anladım. Çünkü yazar ve yazıya yorum yapanlar bu konuda hiç üzerlerine toz kondurmuyor maşallah.
Eksik olmasınlar hep bizi izlemişler. Kendi gömleklerinin temiz olduğu mesajını aldık biz de; müsterih olsunlar.
Her yazıdan bir ders çıkarma alışkanlığım olduğu için sonuçta, diğer suçlarda olduğu gibi yalakalık da bizim üstümüzde kaldı doğal olarak. Kalın birisi olduğumdan olacak, alıngan falan değilim ama gözlemciler hep bizi işaret ediyor.
Adam şu kadar memuriyet yapmış, şu kadar iş hayatı olmuş veya şu kadar yıldır evli hiç kendisinin bu sıfatla tanıştığı bir atmosfer olmamış mı? Hep bizi örneklediğine göre demek ki olmamış. Olsaydı hiç değilse kendisinden de bir örnek verirdi.
Sahiden:
Amirinize karşı içinizde öfke patlamaları yaşarken ‘’makam, şimdi sahibini buldu dedim içimden. Personel, sizi sevdiği kadar önceki müdürü sevemedi nedense’’ dediğiniz bir hatıranız yok mu arkadaşlar?
Cidden:
İçinizden patronunuz hakkında ‘’şu adamı tenhada bulsam boğarım’’ sinyalleri dolaşırken ‘’valla patron sizin ticari zekanıza hayranım. Ben sizden ticaret konusunda çok şey öğrendim’ yılışıklığı yaptınız mı yapmadınız mı?
Gerçekten:
Eşinize karşı ‘’bıktım şunun dırdırından. Artık çekilmez oluyor. Çocuklar olmasa yapacağımı bilirim de…Saçını başını yolmak geliyor içimden’’ şeklindeki iç konuşmaları yaşarken ‘’karıcığım/kocacığım benim en büyük şansım senin gibi bir kadınla/erkekle evlenmiş olmak. Bu konuda Allah’a ne kadar şükretsem azdır’’ tadında üstüne bir de tevekkül ehli kesildiğiniz olmadı mı yani?
Hakikaten:
Sevmediğiniz halde sadece (bunun mümkün olamayacağını sezgisel olarak bilmiş olmanıza rağmen) onun tarafından sevilmeyi beklediğiniz için bir arkadaşınıza ‘’seni çok seviyorum’’ demişliğiniz yok mudur?
Belki bu tonda değil ama bu örneklerin bir kısmını ben yaşadığımı hatırlıyorum.
Kendimi bu konuda çok da sorguladım. Üzerimde zayıflamış olsa da hala bulaşıkları duruyor. Kolay mı? Hayır. Ayrı bir yazı konusu.
Şu mahzun evrende kirletmediğimiz bir şey kaldımı ki ‘’yalakalık’’ yazarıyla ona yorum yapanlar temiz kalmış olsun. Buna inanacağımızı sanıyorlarsa, kendi kirlerinden, mutlu oluyorlar sonucunu çıkarmak zorunda kaldığım için üzgünüm.
Ben de dahil, insanlar hatalarıyla yüzleşmek ve onunla savaşmaktan korkuyorlar. Söylemek istediğim budur.’’ Nefsini bilen Rabbini bilir.’’