Sağlıklı beslenme takıntısı

Mahmut Ali C. Körosmanoğlu

Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul;

Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;

Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!

NFK

Modernitenin en büyük handikaplarından biri de gelir adaletsizliğidir. Bir tarafta insanlar açlıktan ölürken, diğer tarafta aşırı yemek yemekten dolayı şişmanlık ve obezite ile uğraşıyorlar. Bir taraf o gün ne yiyeceğini bilmezken, diğer taraf yediklerini nasıl eritirim, şişmanlamam ya da hangi üründen ne yersem daha sağlıklı olurum derdinde.

Günlük ihtiyaçların giderilebilmesi için insan gıda maddesine ihtiyaç duyar, canlıların en temel ihtiyacıdır beslenmek. Sağlıklı beslenme, kişinin ihtiyaç duyduğu makro ve mikro besin ögelerini ihtiyacı kadar almasıdır. Burada altını çizdiğim kelime ihtiyaç… Kapitalizmin bu dünyaya hediyesi: dünyada insanların bir kısmı günlük ihtiyacı olan gıdaya ulaşamıyor, bir kısmı ihtiyacından fazla gıda tüketiyor. Dünyada tokluktan ölen insanların sayısı açlıktan ölenlerin sayısından daha fazla. Tuhaf değil mi?

Beslenmek, hayatımızı idame ettirmek ve sağlıklı olmak için yaptığımız fıtri bir eylemdir. Bazıları beslenmeyi tüm sorunlarının en önüne koyuyor. Yemek yaşamak içindir ama yaşamın merkezinde değildir. Bazıları yediklerine hiç dikkat etmezken, bir kısım insanlar yediği her şeyin kökenini, şeceresini, miktarını, niteliğini vs. sorguluyor. Bu sorgulamalarda bazen doz kaçıyor. Bugün öyle bir noktaya geldik ki yediğimiz her şey zararlı, kanserojen bizi hasta edecek ve öldürecek gibi bir yaklaşım var. Son yıllarda kitle iletişim araçlarında çıkan meşhur beslenme uzmanlarının demeçleri özellikle de, hiçbir kaynak göstermeden sosyal medya şarlatanlarının takipçi sayılarını artırmak adına millete korku salmalarıyla bu zirveye ulaştı. İnsanların psikolojilerini bozdular.

İnsanın tarım okuryazarı olması, gıda okuryazarı olması, etiket okuryazarı olması barkot okuryazarı olması çok güzel bir şey. İnsanın yediğini bilmesi çok önemli. İnsan yediğidir denilmektedir. Ancak bunun bir sınırı ve ölçüsü olmalı. Her yediğini gramla yemek, her yediğinin kalorisini hesaplamak insanı beslenme takıntısına götürebilir. Bu kadar ayrıntıcı ve sağlık anlamında takıntı haline gelmiş beslenmeyle ilgili bu türden kaygılar, Özellikle karmaşık olan veya alışılmadık şekilde uzun sureler gerektiren yemek yeme kalıpları ortaya çıkarabilir

Ortoreksiya nevroza deniyor buna.

Ortoreksiya nevroza doğru ve sağlıklı beslenme takıntısı' olarak açıklanabilecek bir yeme bozukluğudur. Yediklerinde aşırıya kaçacak şekilde titiz olur bu tip insanlar… Kişi beslenmesi konusunda suçluluk ve eksiklik duyguları yaşar. Bu takıntılı hal çoğu zaman patolojik bir duruma dönüşür. Bu durumdaki insanlar sürekli kaliteli ve sağlıklı beslenememe endişeleri yaşar. Bulamadığı için değil, aslında buldukları arsında seçim yapamama zorluğudur. Biyolojik ve doğal gıda bulacağız diye her yeri didik didik ederler. Şehrin altını üstüne getirirler, internette saatlerce bu tür gıdalar bulacağız diye uğraşırlar. Bu tip insanların gitmedikleri diyetisyen de kalmaz, hepsini bir şekilde tanırlar. Diyetlere uymadıklarında sanki hayatlarının sonu gelecekmiş gibi kaygılı, endişeli ve gergindirler. Zamanla suçluluk duygusu ve kendinden utanmaya kadar işi vardırırlar.

Bu duruma getiriliyor aslında insanlar. Bunun baş amili medya özellikle de sosyal medya. Bir kâbus gibi, karabasan gibi insanların hayatına girip duygularını, düşüncelerini alabora ederek hayatı çekilmez hale getiriyorlar. Çevremiz diyetisyenden, beslenme uzmanından geçilmiyor. İnsanlar bunlarda etkileniyor ister istemez.

Acaba doğru mu besleniyorum, yanlış mı besleniyorum. İnsanlar ikilemde… Bu gıdayı sakın yeme, şu meyveden uzak dur, o gıdayı sakın alma onların yerine; bunu şu gıda takviyesini şu kadar zamanda yersen şöyle zayıflayacaksın, şu kürü kullanırsan fit bir vücudun olacak vs. türünden falcılık yapıyorlar…

İnsanımız önüne gelen bir yiyeceği ağzına alacağında; Matrix filminde sahnelenen kırmızı hapı mı, mavi hapı mı alayım ikilemini yaşıyor. Söz konusu filimde Morpheus karakteri Neo’yla bir konuşma yapar. Ona avucunun içindeki kırmızı ya da mavi hap konusunda seçim yapmasını ister. Morpheus filmde “Mavi hap alırsan bu hikâye sona erer ve istediğin her neyse ona inanırsın. Kırmızı hap alırsan harikalar diyarında kalırsın. Bende sana tavşan deliğinin gittiği yerleri gösteririm. Unutma, sana vadettiğim tek şey gerçek, fazlası değil” Filmde kırmızı hapı yutan Neo çok farklı, bambaşka bir gerçeklikle karşılaşır.

Bizi kırmızı hapı almaya özendiriyorlar. Sonra yediğimizden içtiğimizden zevk almamaya başlıyoruz. Yediğimiz yemek değil zehir oluyor adeta. Beslenme zevkle yenen bir eylemdir ama beslenme takıntısı hayatı insanın hayatını karartan, gıdayı zehir eden bir beslenme şeklidir.

Sürekli insanlar kendilerini dinliyor, yediğinden zevk almıyor, içtiğinden tad almıyor. Bu kadar da kasmamak lazım. İş takıntı boyutuna geldiğinde bu sefer hastalık halini alıyor.

Ortoreksiya nervoza, en doğru ve basit haliyle ‘doğru ve sağlıklı beslenme takıntısı' olarak açıklanabilecek bir yeme bozukluğudur. Aslında kelimenin yapısına baktığımızda Yunanca “orthos” ve “orexia” kelimelerinin birleşmesi ile ortaya çıkmıştır, bunun anlamı da doğru ve uygun yemek yemedir. Doğru ve uygun yemek yemeyi takıntı haline getirdiğinizde bu sefer patolojik bir durum ortaya çıkıyor. 'Sağlıklı' beslenmeyi saplantı haline getirme ve 'sağlıksız' yiyeceklerden hastalık yaratacağına inanarak kaçınma durumu…

Bu kaçınma durumu onlarda Sağlığı tehdit edecek kadar kısıtlayıcı bir şekilde beslenmeye götürür.

Bu tip insanlar bir takım yiyeceklere karşı sağlığı olumsuz etkileyeceğine dair aşırı bir korku oluşur.

Günlerinin çok büyük bir kısmında yiyecek ve ne yiyeceğini düşünürler. Yiyecek hazırlama ritüeli yaparlar hatta…

Yemeklere müdahil olamadıkları gerekçesi ile dışarda yemek yeme konusunda huzursuzluk ve gerginlik hissederler.

Tüketecekleri gıda tercihi, alışverişi ve hazırlanması konusunda aşırı ve takıntılı bir şekilde içerik sorgularlar. Yetersiz beslenme ve hastalık korkusu yaşarlar.

Bazı gıda maddelerini beslenmeye dâhil etmekle veya çıkarmakla hastalık önleme etkisine abartılı bir inanç duyarlar. Sağlıklı beslenmeyeceğini düşündüğü ortamlardan, aile ve arkadaş birlikteliklerinden kaçınırlar.

Aile içinde de problem oluyor bu tip insanlar. Mutfağın bir kısmında ona ait yiyecekler, buzdolabının bir kenarında onun tüketeceği gıdalar. Peyniri ayrı bir yerden alır, ekmeği farklıdır, kullandığı şeker bile farklıdır(esmer şeker kullanır, ne farkı varsa!).Sofranın bir bireyi değildir o kendi menüsü vardır, onu alır tek başına ayrı bir yerde yer. Adı konulmasa da Ortoreksiya nevroza hastalığıdır bunlar

Beslenme meselesi ağırlıkla, sayıyla, kiloyla rakamlarla olmaz. Sürekli tartılarak, hayatımızı basküllerin üzerinde geçirmeyelim. Evet dikkat edelim, zaman zaman tartılalım, âmâ bizim hayatımızın merkezine oturmasın. Yemek için yaşamayalım, yaşamak için yiyelim... İbni Sina’nın dediğine kulak verelim: Tam olarak acıkmadan yemek yemeyelim.