Kırk günü aşkın süredir Filistin topraklarında büyük bir katliam ve soykırım yaşanıyor. Ve maalesef bu soykırım karşısında dünya üç maymunu oynamaya devam ediyor. Hatta birçok devlet, uluslararası örgüt, aleni olarak ya da el altından siyonist İsrail terör örgütünü desteklemeye devam ediyor. İnsanlık; kadınların, çocukların, yaşlıların, hastanelerin, okulların, pazar yerlerinin, su depolarının, ibadethanelerin savaş uçaklarınca bombalanmasına, fosfor bombalarıyla şehirlerin yakılmasına, insanların öldürülmesine maalesef tepkisiz ve duyarsız davranmaya devam ediyor. Bazı devletlerde halklar, İsrail terör örgütüne ve soykırıma karşı protesto gösterileri yapsa da soykırımı lanetlese de maalesef o halkların hükümetleri, soykırımını meşrulaştırmak için farklı pozisyonlar almaya, İsrail terör örgütünden yana tavır almaya devam ediyor. İnsanlığın devletler üstü bir pozisyonda görmek istediği veya zannettiği uluslararası kuruluşlar soykırıma taraf olmaya, desteklemeye devam ediyor. Bu durum, “taşları bağlamışlar itleri salıvermişler” fıkrasının adeta bir yansıması.
Filistin halkının içerisinden çıkmış ve Filistin halkının KuvayiMilliyesi olan HAMAS’ı terör örgütü olarak görüp; sivilleri ve masumları, kullanılması savaş suçu olan silahlarla katleden İsrail terör örgütünün yapmış olduğu katliam ve soykırımları, kendi topraklarını savunma hakkı olarak görmek iki yüzlülüğün, riyakarlığın ve Siyonizm tarafından zihnen, fikren, vicdanen işgal edilmişliğin en bariz ve en net göstergesidir. Bu işgal ve soykırım karşısında Bir-leşmiş Milletlerin, Avrupa Birliğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Uluslararası Adalet Divanının, Kadın Derneklerinin, Dünya Sağlık Örgütünün, İslam İş Birliği Teşkilatının vb. kuruluşların sessizliği hatta ve hatta İsrail’i açıktan desteklemeleri en net bir biçimde gösteriyor ki uluslararası örgütler, yapılar, kurumlar ve dünya üzerinde varlığını sürdüren pek çok devlet ve siyasi oluşum Siyonizm’in ve İsrail'in işgalin altındadır. Hâl böyle olunca Siyonist İsrail terör örgütünün gerçekleştirmekte olduğu bu soykırım engellenememekte, işlediği savaş suçları cezasız kalmaktadır.
Bütün bunlardan da acısı ve çok daha can yakıcı olanı maalesef toplumumuzun da zihnen, fikren, vicdanen işgal altında olmasıdır. Fiziki ve biyolojik soykırımdan daha büyük bir soykırımın Türk halkının zihin dünyasında ve vizyonunda gerçekleşmiş olmasıdır. Siyonist İsrail'in, Filistin’i işgalini ve bugünkü soykırımı, “Bana ne Araplardan, Ben Arap mıyım yahu?”, “İki amca oğlu arasındaki anlaşmazlık bizi ilgilendirmez!”, “Filistin meselesi Arapların meselesidir!”, “Onlar da zamanında topraklarını satmasaymış!”, “Araplar Osmanlıları arkadan vurdu!”, “Hamas terör örgütüdür!” “İsrail kendi topraklarını savunuyor!”, “Üç beş Arap ölmesin diye neden en sevdiğim kahveyi, hamburgeri boykot edecekmişim?” vb. kurulan cümleler zihinlerimizin nasıl işgal edildiğini gösteren en net ifadelerdir. Bir önceki yazımda da ifade ettiğim gibi “Filistin toprakları ve Filistin meselesi Arapların meselesi değil, öncelikle biz Türklerin akabinde tüm insanlığın meselesidir.” Zira Filistin toprakları 1517'den 1917'ye kadar kesintisiz 400 yıl boyunca biz Türklerin topraklarıdır. Kudüs bizim bir vilayetimizdir. Babasından kalan 3 dönüm tarla için kardeşini öldürenlerin, dede mirası olan Filistin'e başkasının toprağı ve meselesi olarak bakması tarihimizin, tarih kitaplarımızın işgal edildiğinin en bariz göstergesidir. İsrail'e destek veren markaların ürünlerini boykot etmeyip bilakis boykot sebebiyle yarı fiyatına hatta üçte bir fiyatına düşen ürünleri mal bulmuş mağribi açgözlülüğü ile alıp stoklamak hatta ve hatta aleni bir şekilde bu firmaları destekleyip müşterisi olmak, zihnen, fikren, vicdanen ve ekonomik anlamda işgal altında olduğumuzun en sarih ve en açık göstergesidir.
Siyonist ahtapot ekonomi, ticaret, siyaset, medya, kültür, sanat, gıda kolları ile dünya insanlığını kavramış, zehirleyerek mefluç etmiş ve yutulmaya hazır hale getirmiştir. Bu vurdumduymazlığın, bu sessizliğin hatta ve hatta Siyonizm’in bu kadar destek görmesinin başka bir izahı ve ifadesi söz konusu olamaz. Hastaneler bombalanırken sessiz kalan Dünya Sağlık Örgütü, sivil Filistinli Kadınlar soykırıma uğrarken ölen İsrailli kadın askerlerin yasını tutan feminist örgütler, Ağızlarında emzikleri, biberonları ile şehit olmuş Filistinli binlerce masum yavruya gözlerini kapayan UNICEF vb. kuruluşlar, su depolarının, pazar yerlerinin bile bombalandığını görmezden gelen Dünya Gıda Örgütü hepsi bu soykırıma ortaktır. Onların bu tavırları, bütün bu kuruluşların işgal altında olduğunun en net en bariz, en sarih göstergesidir.
Zihinlerin ve vicdanların işgali, tarihin ve eğitimin işgali ile gerçekleşir. Misyonsuz, vizyonsuz, dünyaya gözü kapalı, uluslararası hadiselere sloganik ifadeler haricinde söyleyecek sözü olmayan, insani meselelere kişisel menfaat zaviyesinden yaklaşan bir toplum çoğu zaman işgal altında olduğunun bile farkında olamıyor. Nasıl ki 100 yıl önce Lozan’da devlet olarak bugünkü sınırlarımız içerisine hapsedilmiş isek; yalan yanlış bir tarih öğretisi ve vizyonsuz eğitim müfredatı ile de zihinlerimiz kafatas(çılığı)ımızın içerisine hapsedilmiş, vizyonumuz vicdanlarımıza geçirilen sekülerist at gözlükleri ile sınırlandırılmıştır. Büyük düşünmeyen milletler, küçük kalmaya, yem olmaya ve yutulmaya mahkumdur. Filistin'i Siyonist İsrail terör örgütünün işgal ve katliamından, soykırımından kurtarmak istiyorsak öncelikle eğitim müfredatımızı, tarih kitaplarımızı, siyaset anlayışımızı, gelecek vizyonunuzu işgalden kurtarmamız gerekiyor. Yoksa İsrail’e aleni destek veren ya da doğrudan Siyonistlerin firmalarının üretmiş olduğu sigaralarımızı tüttürerek “Kahrolsun İsrail!” diye slogan atmakla olmuyor. İsrail’e destek veren temizlik malzemeleri markaları, gıda markaları, kozmetik, elektronik ve giyim markaları boykot edilmeye çalışılırken tamamı Siyonist Yahudilerin olan ve İsrail'e destek ve bağlılığını her defasında ifade eden sigara markalarının boykot edilmemesi de alışkanlıklarımızın, tiryakiliklerimizin bile işgal altında olduğunu gösteriyor.
Önce bütün insanlığı zihnen, fikren, vicdanen, ekonomik, siyasi, ticari, kültürel alanlarda ve özellikle medya, sanat, sinema sektörlerini Siyonizm işgalinden kurtarmak gerekiyor. Aksi halde Gazze’den sonraki hedefin biz olduğumuzun farkına bile varmadan katliamın ve soykırımın mefulü haline geliriz. Bilmem anlatabildim mi?