SADAKALLAHÜLAZİM

Doç. Dr. Ömer Akdağ

Diyanet radyo’da rastlıyorum. Evinimizin yanında bulunan camide de hafta sonları namaz vakitlerinden sonra aşr-ı şerifi müteakip Türkçe meal veriliyor.

Türkçe meal meselesi hassas bir meseledir. Aşr-ı şerif okunduktan sonra Kur’an-ı Kerim’in gönüllerde meydana getirdiği haşyeti, okunan meal haleldar ediyor kanaatindeyim. Öncelikle mealin ne kadar güvenilir olduğunu bilmiyoruz. Seçilen kelimelerin ne kadar yerinde olduğu meçhul. Bir lisandan başka bir lisana aktarımlarda “aynen” aktarmanın mümkün olmadığını herkes bilir. Kaldı ki, Kur’an-ı Kerim’in müstesna bir yeri olduğunu bilmeyen yoktur.

Bence; aşr-ı şerif okunduktan sonra “gır-gır-gır” tercüme okunması yerine aşr-ı şerifte geçen ayet-i kerimelerin açıklaması uygun bir lisanla yapılmalıdır. Meal okumak Kur’an-ı Kerim’i basite indirgemek gibi geliyor bana…..

Bir dinleyici olarak şahsen beni tatmin etmiyor mealler. Ama tefsirler başka. Şöyle ifade edelim; Meal okunduktan sonra tefsir yapılırsa kısmen tatmin olunur diye düşünüyorum. Ama sadece meal okumak ahenksiz oluyor kanaatindeyim.

Bir başka husus;

Gerek diyanet radyoda gerekse camilerde aşr-ı şerif okunduktan sonra Türkçe meal verildikten sonra “Yüce olan Allah doğru söyledi” şeklinde bir ifade kullanılıyor.

Ne demektir bu?

Güya bu, “sadakallahülazim” ifadesinin tercümesi olarak verilmiş oluyor…

Şimdi, “falanca doğru söyledi” denildiği zaman, o kişinin yalan söylemesi ihtimali akla gelir. “Doğru” söyleyen birisinin “yalan” söylemesi muhtemeldir. Öyle olduğundan dolayı yani “yalan” söylemesi ihtimaline binaen “doğru söyledi” ifadesi kullanılır.

Öyleyse aşr-ı şerif okundan sonra diyanet radyo ve bir kısım camilerde aşr-ı şerif okundaktan sonra “Yüce Allah doğru söyledi” ifadesi “sadakallahülazim” ifadesinin yerine ikame edilemez.

O halde yapılması gereken nedir?

Bir şey yapmaya gerek yok. “Sadakallahülazim” demek yeterlidir.

Mutlaka yeni bir şey uydurmak mecburiyetinde olmaya ne gerek var?

Biz kim zorluyor böyle tuhaflıklara anlamak mümkün değil…

Bu tuhaflık neye benzeyiyor biliyor musunuz?

1932 yılında, millet ezanın ne olduğunu anlamıyor “saçmalığıyla” tangırtıluıve tungurtulu (tanrı uludur vs) şekilde ezan-ı muhammedi “tercüme” edilmişti.

Milletimizin asırlardır aşina olduğu lafızlar (Allahü ekber) hafızalardan silinmek istenmişti.

"Sadakallahülazim" ifadesinin yerine kullanılan "Yüce Allah doğru söyledi" ifadesi de aynen böyledir.

“Sadakallülazim” ifadesi, aşr-ı şerif okunduktan sonra kullanılan bir tazim ifadesidir. Anlamı “Şanı yüce olan Allah tasdik etti” demektir. Bunu milletimiz bilir.

Merak ediyorum; diyanet fetö ile alakalı Türk milletini aydınlatma hususunda yapması gerekeni yapmazken Kur’an-ı kerim ile ilgili bu tuhaflıkları merakımızı muciptir.

Kabul edelim ki, 15 Temmuz gecesi diyanetin davranışı takdire şayandır. O gece semalarımızı çınlatan ezanlarımız ihanet şebekelerine dur denilmesinde çok önemli bir fonksiyon icra etmiştir.

MİLLETÇE BEKLENTİMİZ; TÜRK MİLLETİNİN ÖZÜNÜ TEŞKİL EDEN İSLAM MEDENİYETİNİN İHYASI HUSUSUNDA TEMEL REFERANSIMIZ OLAN KUR’AN-I KERİM’İN DOĞRU ANLAŞILMASIDIR.

Aylar önce tertip edildiği anlaşılan ve 15 Temmuz gecesi icra edilmeye çalışılan korkunç darbe teşebbüsünü durduran iman dolu göğsüyle milletimizdir.

MİLLETİMİZİN BU MAŞERİ ŞUURUNU TAKDİRLE TEBCİL EDİYORUZ.

UNUTMAYALIM Kİ, 15 TEMMUZ’DA MİLLETÇE BÜYÜK BİR BELAYA MARUZ KALDIK.

Bu belanın tamamen geçtiğini düşünmek rehaveti davet eder.

Bu ve benzeri belaların tekrar etmemesi için doğru din, doğru tarih ve doğru lisan şarttır.