Ülkemiz öylesine bereketli ki hergün yeni Sendromlarla tanışıp duruyoruz…
Seçim, Ekrem, Fetö, Canan, Pkk, Trump, S400, F35 derken, birden yine Mâbâdımızı kurtarma derdine düştük ve sanki başka işimiz yokmuş gibi son iki haftayı da SoL Cenahın himayesinde gerçekleşen LGBT kutlamalarıyla geçirdik !
Ardından, Merkez Bankasında çoktan yapılması gerekirken bir yıldan fazla geciktirilmiş yeşil devrim sonunda gerçekleştirildi !
Bu arada “duştan çıkan kıza fısıldayan adamlar” ın bir işe yaramaz dediği ve ona nazire yaparcasına bir başka değerli büyüğümüzün de 600km menzili olmasına rağmen müthiş zekasıyla 10km ötedeki “Cumhurbaşkanlığı Külliyesini bu füzelerle koruyacaklar” dediği S400 Füzelerinin başkente sevkiyatı başladı.
Beklediğimize değdi ve kimlerin Maymuna döndüğünü de böylece görmüş olduk…
Bunlar da yetmedi ve sanki psikolojik durumumuz çok iyiymiş gibi bir de “pusudaki” Ak Partililerden Ali Babacan’ın istifasıyla, yeni kurulacak “bölücü” Parti’nin ilk esintilerini hissetmeye başladık.
Tabiatıyla, siyasette “erkekseniz teker-teker gelin” kuralı geçerli olmadığı için Ahmet Hoca’da boş durmadı-durmadı da ne yaptı ?
Başvekillikten azledildiğinde verdiği sözleri, ettiği yeminleri unutuveren ve son birkaç yıldır “hiç değilse” Reis’in yanında görünüp destek vermek yerine tabiri caizse kafayı kuma gömen “düşük profil” karşıtı yüksek büyüğümüz, artık nasıl oluyorsa Başbakan yapılarak nasıl ezim-ezim ezildiğini anlattı, biz de inandık, he gurban…
Böylece, uzun süredir sabırsızlıkla bir kaza olmasını bekleyen malum ikilinin “güçlü bir üçlü” oluşturması için, olmazsa-olmaz milli ve yerli ilk George Clooney’le biraraya gelmeleri bir zaruret haline dönüştü.
Aldıkları “hesapta” siyasi terbiyenin gereği olarak, ölene kadar Sn. Cumhurbaşkanımızla birlikte hizmet ve bağlılık yemini etmiş olan bu zevatın kendilerini Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan yapmış kişiye karşı nasıl da “manidar” bir zaman da böyle bir oluşum içerisine girdiklerini artık hepimiz biliyor-görüyoruz…
Bekledikleri kaza 31 Mart ve 23 Haziran’da gerçekleşince Testosteron patlaması yaşayan kimi zevat, Ankara ve İstanbul’da alınan paradoxal yenilgilerin verdiği narsist coşkuyla belki de “hastayı yatağında seveceksin” türünden ulvi düşüncelere dalacak, sondaj çalışmalarına başlayacaklar, ya da çoktan başladılar !
Neyse bekleyip göreceğiz, iş olacağına varır…
Şimdi biraz kafanızı karıştıralım, bizler bunlarla meşgul edilirken yanıbaşımızda bir enteresan gelişme daha oldu ki dünya ve ülkemiz kamuoyu tarafından çok da üzerinde durulmadı…!!!
Oysa “Katar ve Amerika” arasında imzalanan ilginç Anlaşma, en az Lezbiyenler, Gayler, Hötöröfler, Topitoşlar ve onları her daim destekleyen Chp’li SoLcular kadar gündemimizde olmalıydı ama hiç de öyle olmadı…
Gerek rakamsal gerek zamanlama ve de konjonktürel açıdan ilginç bir şekilde apar-topar imzalanan bu anlaşmada, Amerika Katar’a sanki Leblebi-Çekirdek satar gibi tamı-tamına 85.000.000.000 Usd yani Sek-sen-beş Mil-yar-Do-lar-lık ve üstelik içeriğinde bize vermedikleri F35’lerin, Patriot Füzelerinin de dahil olduğu bir ton Silahın, Teçhizatın satışını yapıverdi…
Anlamamış olabilirsiniz, bakınız şöyle daha kolay anlayacaksınız, neredeyse dünyanın çekirdeğini yerinden oynatmış kadar ses getiren S400 alımımız vardı ya, hah işte o anlaşmadaki rakam alt tarafı 2,5 Milyar Dolar idi, bu ise 85 Milyar Dolar !!!
Katar, malum olduğu üzere hem bizim hem de Amerika'nın müttefiki olan bir kardeş ülke !
Hatırlayın, 1-2 yıl önce Körfezin Suudi Arabistan başta olmak üzere neredeyse tüm Arap Devletleri Katar’a ambargo uygulamış, geçici de olsa büyük bir kıtlığa ve bunalıma sebep olmuşlardı.
Türkiye olarak biz de Katar’a gereken yardım ve desteği vermiş, bunalımı kolayca atlatmalarını sağlamıştık.
Katar Emiri ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan arasında çok seviyeli, samimi bir dostluk olduğu da tüm dünyanın gördüğü-bildiği üzere sürmektedir.
Katar, diğer Körfez ülkeleriyle mukayese edildiğinde toprak ve nüfus olarak çok büyük olmasa da Petrol ve Doğalgaz kapasitesi sebebiyle çok güçlü bir konuma ulaşmıştır ve bu durum bizim ülkemiz için de çok büyük bir önem arzetmektedir.
Ne anlatıyorum, bakınız konunun bir başka önemli kısmı var ki buraya dikkat çekmekte fayda olacaktır !
Katar’da hem Amerika’nın hem de Türkiye’nin Askeri üsleri-Askeri güçleri bulunmaktadır !
Amerika’nın Katar’da 13.000-14.000 kadar Askeri varken, Türkiye’nin ise şu anda 1.000 civarı olmakla birlikte yakın bir zamanda 5.000 civarı Askeri gücünün konuşlu olması sözkonusu olacaktır ve bunların yanında çeşitli Silahın, Teçhizatın bulunduğu müştemilatlar da giderek arttırılmış olacaktır.
Yani, Katar ile çok güçlü Askeri ilişkileri bulunan Amerika’nın, başkent Doha’nın hemen yanıbaşında gerek konumu gerekse donanımı itibarıyla Körfez'deki en önemli Askeri üslerden birine sahip olma özelliğine kavuştuğunu ve önümüzdeki süreçte bunun “yeni” bir anlamı olduğunu hissetmemiz beklenmelidir…
Bunun yanında, geçtiğimiz hafta Amerika benzer bir hamleyle Suudi Arabistan’a da kalıcı Askeri Güç yerleştirmenin kapısını araladı ki Kral Selman’da bu ilginç kararı sanki yetersizmiş gibi iki ülke arasındaki “İşbirliğini kuvvetlendirmek” adına onayladığını duyurdu.
Amerika bu enteresan anlaşmaları yaparken, Basra Körfezinde aniden sular yine ısındı ve İngiltere-İran arasında bir Tanker Yakalamaca oyunu başlayıverdi !
Bu durum, tıpkı Saddam’ın bir zamanlar gaza getirilip Kuveyt’e saldırtılmasındaki gibi önceden planlanmış birşeylerin habercisi mi insan merak ediyor doğrusu !
Hatırlarsak daha 2-3 hafta önce, Amerika’nın İran’a yaptırım kararlarını dünyaya deklare etmesinin ardından İngiltere hemen pası almış ve bir İran Tankerine el koyduğunu açıklamıştı.
Buna mukabil İran’ın tepkisi artınca İngiliz Donanması Basra Körfezine savaş gemileri yollamış ve İngiliz hükümeti de her zaman olduğu gibi pervasızca İran Tankerinin alıkonulma süresini uzattığını dünyaya duyurmuştu.
Aradan 2 hafta geçmeden İran’ın “riskli ama yerinde” karşı hamlesi gerçekleşti ve bu kez de bir İngiliz Tankeri İran tarafından alıkonulmuş oldu.
Şu anda her iki taraf da birer gol attı ve maç devam ediyor ama olayları biraz senkronize edersek Amerika-Katar anlaşması biraz daha “anlam” ifade ediyor !
İran’ın hükümranlığının baskın olduğu Hürmüz boğazının tam da karşı kıyısında Katar yeralıyor ve Amerika-Katar arasındaki bu muazzam Silah satışı “artışı” İngiltere’nin bir İran Tankerini alıkoymasının hemen ardından gerçekleşti !
Körfezdeki ülkelerin Amerika ve İsrail’le ilişkilerine bu gelişmelerle birlikte bakılırsa İran’ın etrafının çevrildiği kolayca görülmektedir ki zaten Arap Baharının, Kaddafi’siz Libya’nın parçalanmasının, Irak’ın Saddam’dan arındırılmasının sonrasında Suriye’nin de bölünmesiyle yıllardır beklenen İran Savaşına bir adım daha yaklaşılmış olacak…