Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki gerilimsiz, kavgasız bir gün geçmiyor. Ülkemize fazla odaklanınca dış dünya görünmez olmuyor. Orada yaşanılan sıkıntıların sonuçlarını da doğrudan veya dolaylı bir şekilde hissediyoruz. Günlerdir ABD başta, Avrupa ülkeleri onun kuyruğunda Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini sabırsızlıkla bekliyorlar. Rusya yok öyle bir dese de inanmıyorlar. İşgal tarihlerini güncelleyip duruyorlar. Maksat korona bahanesiyle insanlar üzerinde kurdukları baskıyı savaş korkusuyla devam ettirebilmek. Elbette sonucunda arzu ettikleri yeni dünyayı oluşturabilmek…
Uluslararası ilişkiler uzmanı değilim, dış haberleri sıkıcı bulur, mümkünse okumadan geçerim(!) Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimin adım adım savaşa doğru sürüklenmesini ise hayretle izliyorum. Rusya mümkün olduğunca yumuşak açıklamalarla savaşa girmeyeceklerini söylüyor. Ukrayna tarafından da benzer haberler geliyor. Sınırda hayatın normal seyrinde aktığına dair bilgiler aktarılıyor. Fakat bütün bu iyimserlikler ABD’yi kesmiyor. Rusya çok ümit verdi illâki Ukrayna’yı işgal edecek diyor. Kendilerince haklılar. Adamlar bugüne kadar işgal edeceğiz dedikleri her yeri işgal ettiler. Taş üstünde taş bırakmayıp milyonlarca insanın da ölümüne sebep oldular.
Günün sonunda eğer Rusya Ukrayna’ya girecek olursa bunun tek sebebi üzerine kurulan baskıdan sıkılması olacak. Lanet olsun, yeter artık işgal edelim de çeneniz kapansın deyip savaşı başlatacak. İşin şakası bir yana Rusya istemediği bir savaşa adım adım sürükleniyor. Televizyondan canlı savaş izlemişizliğimiz vardı, şimdi ise bir ülkenin zorla savaşa sürüklendiğine şahitlik ediyoruz. Böyle giderse Rusya’nın savaşa girdiğinden haberi bile olmayacak. Bu çok zor değil. Ukrayna’nın içindeki Rusya destekçisi ayrılıkçı bölgelerden her gün patlama haberleri geliyor. Oradan Ukrayna’nın merkezine yapılacak uzun menzilli bir saldırıyla savaş pekâlâ başlatılabilir. NATO Rusya’nın tepesine binmek için bahane arıyor. Sonrasında ne olur nükleer savaş çıkar mı onu da işin uzmanları anlatsın.
Savaş çıkmasa da gerilimi bile pek çok ülkenin işine geliyor. Yapılan her sert açıklama ile petrolün varili bilmem kaç dolar artıyor. Bu durum doğalgaz başta olmak üzere diğer enerji fiyatlarına da yansıyor. Elbette doların yanında altın başta olmak üzere bütün emtia fiyatları da uçuyor. Ülkemiz gibi korona sonrası dönemde yavaş yavaş belini doğrultmaya çalışan ülkeler için karamsarlığa yol açılıyor. Dünyayı kendi hâline bırakmayacakları artık çok belli. Bir yandan daha korona tam anlamıyla bitmeden yeni salgınların haberini veriyorlar. Diğer yandan savaş tehditleri. Savaşın İngilizlerin tabiriyle Ortadoğu’dan Avrupa’ya kayması tek değişiklik oldu. Artık hiçbir şeye şaşırmıyoruz. Belki de siz bu satırları okurken savaş çoktan başlamış bile olabilir.
Ülkemiz muhtemel bütün senaryolara karşı önlem almaya çalışıyor. İki tarafla da sıcak diyalog kuran, ciddiye alınan tek ülkeyiz. Koronayla ulaşamadıkları büyük sıfırlamaya savaş üzerinden denemeyeceklerini kimse garanti edemiyor. Her savaşın bir bahanesi olur. Rusya deyip yola çıkılırken bütün Avrupa’nın yangın yerine döndüğünü bile görebiliriz. Bir yandan Rusya ile iyi ilişkilerimiz var. Dolaylı yollardan sınır komşusuyuz. Diğer yandan ise NATO üyesiyiz. Üyelik arkadaşlarımızın da bizi ne kadar sevdiği ise malum. İşin sonunun nereye varacağını yaşayıp göreceğiz. Fakat ekonomik anlamda daha iyi günlerin bizi kısa vadede beklemediği de ortada. Çünkü olay ülkemizin ekonomi dinamiklerini de aşıyor. Bedelini ise hep birlikte ödüyoruz.
***
Savaş senaryolarıydı, dünyanın geleceğiydi falan derken içimiz bunaldı. Bizim küçük dünyamız bize yeter. Yapılan saçma sapan zamları anlamaya çalışmak insanı daha az yoruyor. Örneğin un, akaryakıt, su fiyatları Ankara’da daha pahalı olmasına rağmen Ankaralı fırıncılar ekmeği Konya’dan daha ucuza satmayı nasıl başarıyorlar merak ediyorum. Adamlar işi mi bilmiyorlar ya da açgözlü mü değiller. Yoksa Konyalı fırıncılarımız mı vatandaşı umursamıyor. Ankara’da ekmek 2 lira 25 kuruş. Bu fırınların satış fiyatı. Belediyenin halk ekmeği ise 1 lira 25 kuruş. Hadi belediyeyi geçtim. Fırınlar arasında bu fark nasıl oluyor merak ediyorum. Emin olun Ankara’da maliyet daha fazla. Konyalı fırıncılarmız açıklama yaparsa dinleriz…