Gün, saat verilerek beklenen Rusya-Ukrayna savaşı daha doğrusu Rus işgali başladı. Buraya nasıl gelindi, bir savaş çıkmadan iki ülke arasındaki sorunlar çözülebilir miydi? Sorun gerçekten iki ülke arasında mı yoksa Ukrayna güç gösterisinde kullanışlı bir piyon mu oldu? Rusya’nın kendine göre haklı gerekçeleri neydi gibi daha onlarca soruyu peş peşe sıralayabiliriz. Bir işe yaramayacaklarını bile bile(!) İşin sonunda dünyanın kuruluşundan beri değişmeyen şey tekrarlandı. Olan kendi halindeki gariban Ukrayna halkına oldu…
Bu satırları yazarken ateşkese yönelik olumlu mesajlar veriliyordu. Ortada bir savaş var nihayetinde, beş dakika da bile çok şey değişebilir. NATO’nun Rusya’nın çevresini kuşatmasının son hamlelerinden birisi de Ukrayna’ydı . Turuncu devrim denilen süreçle batıya doğru dümen kıran Ukrayna’yı Rusya hep göz önünde tuttu. NATO desteğini artırınca, üstüne bir de Ukrayna’nın NATO üyeliği gündeme gelince Rusya kendisinden beklenen adımı attı. Savaşın görünen kısmı bu. Arka planına dair ise çok farklı senaryolar yazılabilir. Ne tarihçiyiz, ne de uluslararası ilişkiler uzmanı.
Ukrayna’nın Rusya’ya yönelik sert açıklamalarında arkasında AB, ABD kısaca batının desteğinin olduğunu sanması etkili olmuştu. İşlerin asla öyle olmayacağını Ermenistan’ın haline baksalar anlayabilirlerdi. Ermenistan’da sırtını batıya dayadığını zannedip Azerbaycan’a aslında Rusya kafa tutabileceğini sanmıştı. Sonuçta Karabağ’dan oldu. Batılı ülkelerin desteği lafta kaldı. Şimdi de gerek AB, gerekse ABD, bir kuruluş olarak NATO Rusya’yı anca kınayabiliyor. Ekonomik yaptırımlarla, Ukrayna’ya kısmi silah desteğiyle falan dostlar alışverişte görsün tarzında bir şeyler yapmış gibi görünüyorlar. Birleşmiş Milletler ne yapıyor diye soruyorsanız Rusya’nın kınanması kararını BM’nin daimi üyesi olan Rusya veto edince bir kınama kararı bile çıkarılamadı. Fıkra gibi. Boş yere dünya beşten büyüktür demiyoruz. Savaş Rusya istediği zaman bitecek. Rusya Ukrayna’nın gerekli dersi aldığına ikna olursa bir orta yol bulunur. Tabi ki güç gösterisi devam ederken iki taraftan yüzlerce kişi bir ayrıntı olarak ölmeye devam edecek…
Gelelim savaşın bize yansımasına. Sıradan vatandaşlar olarak maalesef elimizden üzülmekten başka bir şey gelmiyor. En fazla sosyal medyadan Rusya’yı lanetleyip, Ukrayna halkının yanında olduğumuzu yazabiliyoruz. Ülkemizdeki kafası yanmış muhaliflerimizin ise Ukrayna’nın işgalini bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlama çalışmaları devam ediyor. Gerek işgal öncesinde gerekse sonrasında iki tarafla da sağlıklı diyalog kurabilen ender ülkelerdeniz. Rusya’nın işgaline karşı çıktığımızı olabildiğince üst perdeden tereddütsüz söyledik ama yetmez. Muhaliflerimize bakarsanız Ukrayna’ya asker bile göndermeliyiz. Sonuçta Cumhurbaşkanı Erdoğan gitsin de varsın Rusya ile savaşa girmiş olalım. Adamların kafası böyle çalışıyor.
Diğer yandan ise Çeçenistan Cumhurbaşkanı Kadirov üzerinden başta Çeçenler olmak üzere bütün Müslümanlara ayar vermeye çalışıyorlar. Kadirov’u efsanevi Çeçen komutanlarla bile kıyaslamanın derdine düştüler. Hâlbuki şimdiki Çeçenistan’ın göstermelik bir devlet, Kadirov’un da kukla bir başkan olduğunu çok iyi biliyorlar da maksat itlik olsun. Kadirov’un gerçekten kim olduğunu bilmiyorlarsa KGB eliyle ülkemizdeki Çeçen muhaliflere düzenledikleri suikastları araştırarak öğrenmeye başlayabilirler. Kendi alanları dışında her konuda yorum yapmaya meraklı unvanlı sözde hocalarımız da işin içine Tolstoy’u Dostoyevski’yi kattı. Adamların ne hainlikleri, ne de misyonerlikleri kaldı. Onların kitaplarını okumamış oldukları için şükredip övünenleri bile gördük sosyal medya lağımında.
Ukrayna Gürcistan’dan sonra bizim ikinci arka kapımız. Çok sayıda Türk öğrenci orada eğitim görüyor. Diğer yandan illegal işleri için yer altı dünyamızın en çok ziyaret ettiği ülkelerden de birisi. Yurt dışına kaçan suçlularımızın ilk adresi diyebiliriz. Ukraynalı kadınlar üzerinden sözde espri yapıyoruz ayağına mülteci beklentisini ifade edenlere en güzel cevabı yine cephe hattındaki Ukraynalı kadınlar verdi. Utandılar mı elbette hayır.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden ülkemiz açısından anlamak isteyenlere önemli dersler var. Savunma sanayimizdeki yerlilik oranının ne kadar hayati olduğu ortaya çıktı. Ne batıyla ne de Rusya ya da Çin ile tek kutuplu bir ilişkimizin olmaması da bir avantajımız. Zor durumda kalacak olursak alternatifimiz fazla. Muhalefetimiz durumun farkında mı derseniz tabi ki hayır. Onların dış politikadan anladığı Amerika ne derse doğrudur. Kafa rahatlığı işte böyle bir şey…