DİB'mız bu yılki Camiler ve Din Görevlileri Haftasının temasını, "Peygamberimiz Camii ve İrşad" olarak belirlemiş. Daha önceki yıllarda: "Camii ve Çocuk, Engelsiz Camii Engelsiz İbadet, Camii Kadın ve Aile, Camii ve Gençlik, Camii ve Namazla Arınma, Camii ve Kitap, Camii Şehir ve Medeniyet gibi temaları bu haftaya özgü başlıklar olarak belirlemişti.
Mevlid-i Nebi Haftası(Mevlid Kandili) Camiiler ve Din Görevlileri Haftası ile çakışınca: "Peygamberimiz, Camii ve İrşad" başlığı üst bir çatı başlık olarak ortaya çıkmış oldu. İrşad, sözlükte doğru yolu bulup kararlılıkla benimsemek anlamındaki Rüşd kökünden gelen doğru yolu göstermek manasında kullanılan bir terimdir. "Hakk yolunda kararlı bir şekilde dosdoğru gitmek, doğru yolu bulmak” mânasına gelen rüşd (reşed, reşâd), hidâyet ile yakın anlama sahiptir.
İrşad, Hidayet kelimesi ile eş anlamlı olarak kabul edilir. Lakin Hidayet, Allah'ın kudretinde olarak değerlendirilir. İrşad ise kulun faaliyeti olarak tanımlanmıştır. İrşad, inanmayan, inkar eden ya da Kur'an ifadesi ile "müzebzebîne beyne zâlik" iki arada bir derede kalmış olanları, tutarsızlık ve kararsızlık yaşayanları doğru yola kanalize eden bir rehberlik faaliyetidir. Kur’ân-ı Kerîm’de Bakara Suresi, 256. Ayette rüşdün karşıtı olarak gayy (sapma, dalâlet) olarak ifade edilmiştir.
İniş sıralamasında dördüncü sırada bulunan Müddessir Sûresinde: "Ey örtüsüne bürünen, kalk ve uyar! Sadece Rabb'inin büyüklüğünü dile getir! Elbiseni temiz tut, her türlü pislikten uzak dur!" emriyle başlayan ve 23 yıllık risalet süresi boyunca, Allah'ın ayetlerinin insanlığa ulaştırılma fiili olan tebliği de kapsayan bir eylem, bir fiildir irşad... İrşad, sadece söz ile anlatma değildir. Nuzul sıralamasında ikinci olan Kalem suresinin özellikle ilk onbeş ayeti ve üçüncü sıradaki Müzzemmil Sûresinin ilk ondört ayeti, Hz. Peygamber'i irşada hazırlayan, irşad öncesinde psikolojik olarak ve donanım olarak nelere sahip olması gerektiğini ifade eden ayetlerdir.
İlk inen ayetler olan Alak suresinin ilk beş yetinde: "Yaratan Rabb'inin adıyla oku! O insanı alakadan yaratmıştır. Oku! Kalemle yazmayı öğreten, insana bilmediğini öğreten Rabb'in en cömerttir." buyrulmak suretiyle irşad için ilk donanımın bilgi olması gerektiği, okumadan, öğrenmeden, bilgisiz irşadın, doğru yolu göstermenin, doğruya rehberlik etmenin mümkün olamayacağı bir anlamda ifade edilmiştir. İlk beş ayetten sonra inen Kalem Sûresinin ilk onbeş ayeti, yaşamış olduğu kırk yılın sonunda vahiy gerçeğiyle karşılaşan, bundan dolayı şaşkınlık yaşayıp, psikolojik olarak "acaba?" diye iç dünyasını sorgulayan peygambere, psikolojik bir destektir. "Nûn. Kaleme ve (yazanların) onunla yazdıklarına andolsun ki sen Rabb'inin lutfu sayesinde asla deli değilsin. Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir ödül vardır. Sen elbette üstün bir ahlaka sahipsin. Aranızda hanginizin aklı bozuk olduğunu yakında sen de göreceksin onlar da görecek. Doğrusu yolundan sapan kimseyi en iyi bilen Rabb'imdir. Hidayete erenleri de en iyi bilen odur..." diye başlayan surede peygamberin "yüce bir ahlak üzere" olduğu vurgulanarak mürşid olacak kimsenin fıtrî donanımı vurgulanmıştır. Devamında: "Şu halde seni yalancılıkla itham edenlere boyun eğme! İsterler ki sen taviz veresin onlar da taviz versinler. Olur olmaz yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp iğneleyen, durmadan laf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günahkâr, huysuz ve sert, bütün bunlardan sonra bir de ne idüğü belirsiz kimselere, serveti ve çocukları var diye sakın boyun eğme.!" (Kalem,8-14) ayetleri ile mürşidin istikamet sahibi ve davasının arkasında dimdik durması gereken bir şahsiyet olması gerektiği beyan edilmiştir. Akabinde Nüzul sırasında 3. sırada olan Müzzemmil Sûresinde: "Ey örtüsüne bürünen! Gecenin bir kısmında kalk, gecenin yarısında bu vakti biraz geri veya biraz ileride alabilirsin. Kur'an'ı tane tane, sindire sindire, hakkını vererek, anlayarak oku! Doğrusu biz sana taşınması zor bir söz vahyedeceğiz. Şüphesiz gece, etki ve uyum önünden daha uygun ve sözün zihnine yerleşmesi bakımından daha elverişlidir. Gündüz vakti ise senin için yoğun bir koşuşturma durumu vardır!" buyrulmak suretiyle; mürşidin, geceleri Kur'an ile şarj olması gerektiği, gündüzleri de yoğun bir irşad faaliyeti içerisinde bulunması gerektiğini(deşarj olmasını) ifade etmektedir.İlk inen bu üç sure ile, Hz. Peygamber'i zihnen, kalben, fikren, ilmen, psikolojik olarak ve kaynak olarak hazır hale getiren Hidayet verici Allah, dördüncü basamakta: "Ey örtüsüne bürünen kalk ve uyar!" diye emretmek suretiyle irşad faaliyetlerini resmen ve fiilen başlatmıştır. Bu emre muhatap olan Hz. Peygamber, Ukaz, Mecenne, Zülmecaz gibi panayırlarda ve Mekke'ye hac için gelenlerin kalbine tevhid inancını yerleştirmek için irşad faaliyetlerinde bulunmuştur. Darül Erkam bir medrese, bir ilim yuvası, bir ihtida ve irşad merkezi olarak kullanılmıştır.
Hz. Peygamberin irşadı ile rüşde eren, gönülleri şâd olan sahabiler Peygamber Efendimiz tarafından Mekke ve Medine çevredeki kabilelere mürşid olarak gönderilmiştir.
Günümüzde camii içerisinde yapılan vaazların irşad olarak nitelendirilmesi anlam kaymasına uymuş bir kullanımdır. Camiide yapılan vaazlar, bir ta'lim, tedris ve tebyindir. İrşad, itikadi olarak sapmış olanları, hak ve hakikat ile buluşturma ameliyesi, camiinin önünden bile geçmeyenleri sırf Allah rızası için camiide cem edebilme fiilidir. Kaynağını Kur'an ve sünnetten almayan, Allah rızası dışında amaçlar güden, dostlar alışverişte görsün türü faaliyetleri irşad olarak nitelendirmek bir zihin bulanıklığı ve anlam kargaşasıdır. İrşad eden mürşidin rüşde ermesi, raşid olması elzemdir.
İrşad nokta-i nazarından attığımız taşlar ürküttüğümüz kurbağaya değmiyorsa hedefi değil kaynağı sorgulamak ve yeniden gözden geçirmek zorundayız. Mürşidlik: "Kendisi muhtac-ı himmet bir gede, Nerede kaldı gayrıya himmet ede!" hicvine mahal olmamaktır.