Tarihi bilmek, gelecek ile ilgili önemli bir yol haritasıdır.
Tarihi görmezden gelmek ve yok hükmünde saymak bize bir şey kazandırmaz.
Ama başka devletler bu bilgisizlikten faydalanır.
Yurtdışına kaçırılan tarihi eserler, tarihi öğrenmemek adına yapılan yanlış bilgilendirmeler, bazı uyduruk tarihçiler tarafından yapılan beyin yıkamalar; hep tarihten ders, destek ve güç almamızı engelledi.
Örneğin Konya’da, Anadolu Selçuklu Devleti tarihini bilen kaç kişi var?
Alâeddin Cami bahçesinde yatan Selçuklu Sultanlarından kaç kişi haberdar?
Bu devlete başkentlik yapmış Konya’da şuan yaşayanlar olarak, ne kadar tarihimizle ilgileniyor ve bu uğurda çalışmalar yürütüyoruz?
Zamanında bir kişi ve kuruluş, cami, medrese ve çeşme yapmışsa, bırakın yerinde dursun.
Geçmiş zamanlarda birçok cami ve medrese yıkılıp, üzerine apartman yapılmış.
Bu apartmanların ne mimari bir estetiği var ne de bir kültürü yansıtıyor.
Yığma şeklinde şehre yerleştirilmiş.
Ve birçok tarihi varlık yok edilerek…
Osmanlı zamanında 40 binden fazla vakıf varmış, şuan bu vakıflardan sadece 265 tanesi bugüne kadar gelebilmiş.
9 tanesi ise, Konya’da…
Bu güne kadar ulaşamayan vakıfların eserleri nerede?
Mesela Kıbrıs’ta uyanık Rumlar şuan Türk vakıf malları üzerinde hak iddia ediyor.
“Burası benim tarihim, bina ve ev benim” diyor.
Ayrıca Uluslararası Mahkeme üzerinden tazminat almaya çalışıyorlar. Sadece kullanım hakkı Rumların olmasına rağmen…
Arazi veya mal ise Türk vakıflarına ait. Bunlar da zaten delilli.
Belki de bunların birçoğu Konya’daki vakıflara ait.
Vakfiyelerin kayıtları ve tapuları tam olarak çıkartılmalı. KKTC’de, Cumhurbaşkanlığı tarafından görevlendirilmiş bir uzman bu konuda çalışmalar yapıyor. Ama halen Rumlar tazminat isteminden vazgeçmiyor.
Vakıf mallarını dikkate almıyorlar.
Rum tarafı da dahil olmak üzere oradaki arazilerin çoğunluğu Türk vakıflarına ait.
Bu konuda artık tazminat ödenmemesi gerekiyor.
“Türkler benim evimi savaş zamanında yıktı” deyip tazminat istiyorlar. Onlarda kullanım hakkı babadan oğula geçmiş ama arazinin vakıf malı olduğunu unutuyorlar.
Uzun lafın kısası, bizim sahip çıkmadığımız, geçmişini bilmediğimiz ve üzerinde düşünme gereği bile duymadığımız Türklere ait bu vakıf mallarına, Rumlar sahip olmak istiyor. Bu konuda Avrupa mahkemelerine bile gitmekten çekinmiyorlar.
Biz tarihimizi bilmezsek, birisi gelir “bu benim tarihim” der.
Tarihimiz yok olursa, gelecek inşamız sağlam temeller üzerine oturmaz.
O nedenle, tarihimizi hem bilelim hem de tarihimize sahip çıkalım.