Bugün markalar tüketicileri tüm mecralarda yakalamak için birbirleriyle kıyasıya bir rekabet halinde. Müşteriler kafasını nereye çevirse bir reklamla karşı karşıya kalıyor. Sabah işe gitmek için sokağa adım atar atmaz outdoor reklamlarıyla başlıyoruz güne. İşyerine gelip işe başlamadan gazetelere kısa bir göz atmak için internete girmemizle yeni bir reklam karşımızda beliriveriyor. Daha sonra markalardan gelen mesajlarla güne devam ediyoruz. Akşam televizyon karşısına geçtiğimizde de reklamlardan fırsat bulup sevdiğimiz diziyi izlemeye çalışıyoruz. Reklamlardan sıkılıp elimize tabletimizi alıyor ve bir reklamla daha karşılaşıyoruz. Kısacası dört bir yanımız reklamlarla çevrilmiş durumda.
Sürekli kendi ürününü öven, onu almamız için adeta müşteriye yalvaran reklamlarla karşılaşıyoruz. Birçoğu alelacele yapılmış, hiçbir hikayesi olmayan ve hiçbir mesaj taşımayan reklamlardan kaçar adım uzaklaşıyoruz. Ama bazı reklamlar var ki televizyonda veya internette nerede görürsek görelim izlemeden geçemiyoruz. Böyle reklamlar yapan markaların sayısı da iki elin parmaklarını geçmiyor. İşte Nike, o markalardan bir tanesi.
Reklamdan ve reklama benzeyen her şeyden nefret eden adam olarak bilinen Nike’ın kurucusu Phill Knight nasıl oldu da dünyanın en iyi reklamlarını yapan bir markaya sahip oldu? Şirketi kurduktan birkaç yıl sonra reklam vermek için ajans aradığı sırada dünyanın en büyük reklam ajanslarından birinin kurucusu olan Dan Wieden’le tanışıyor. Dan Wieden’e reklamdan nefret ettiğini söyleyen Phill Knight sınırları çok net çizilmiş briefi veriyor: “Reklama benzeyen hiçbir reklam üretme.” Bu söz, Nike’ın büyük reklam kampanyalarının altına imza atmasındaki en büyük ilham kaynağı oldu.
Bugün Nike’ın reklamlarına baktığımızda “benim ürünlerimi satın alın, çünkü ben en iyisiyim diyen” cümle duyamazsınız. Nike, böyle bir şey söylemek yerine insanların ilham perisi olmalarını sağlayacak işlere imza atıyor hem de yıllardır. Nike’ın efsane olmuş reklamlarından birisinde Micheal Jordan, hayatı boyunca 9 binden fazla şut kaçırdığını söylüyor. 30 saniye boyunca basketbol hayatındaki başarısız anları anlatan Jordan reklamın sonunda da “işte bu yüzden başardım”diyor.
2010 Dünya Kupası öncesi yayınladığı “Wright The Future” reklamıyla yine finallere damga vuran bir işe imza atıyor. Nike, dünyanın en iyi futbolcularının oynadığı reklam filminde yine herkese ilham olacak bir söz söylüyor: “Geleceği yaz.”
Nike, son reklamıyla yine izleyenleri büyüleyen bir iş yapmayı başarıyor. Çeşitli dallardan sporcuların başarısız denemeleriyle başlayan reklam filmi gerekli azmi gösteren herkesin zirveye çıkabileceğini anlatıyor. Nike bu reklamıyla bize hayatın amacının sınırları keşfetmek değil, aksine hayatın bir sınırı olmadığını anlatıyor. Üstelik bunun yaparken iki buçuk dakika boyunca bir kez bile “Nike” sözünü işitmiyorsunuz.
Nike, tüm bu işlerini keyifle izletirken insanlara ilham olmaya, onlara bir yaşam tarzı ve düşünce biçimi sunmaya devam ediyor. Nike, “Just do it” kampanyasıyla başlayan bu yürüyüşte kaliteli ürünleri ile 10 yılın sonunda pazar payını %18’den %43’e satışlarını da 877 milyon dolardan 9.2 milyar dolara yükseltir.