Türkiye 2 aydır referandumu konuşuyor. Yasalar meclisten geçecek mi geçmeyecek mi diye tartışırken anayasa paketinin tamamı meclisten geçti ve cumhurbaşkanının da onaylamasıyla referandumun tarihi 16 Nisan olarak netleşti.
Bu hafta itibariyle Ak Parti referandumda kullanacağı kampanyaları da halka açıkladı. Ak Parti yayınladığı reklam filmiyle "Güçlü Türkiye" vurgusu yapıyor. Reklam müziği yine duyguları harekete geçirecek şekilde kurgulanmış. Zaten Ak Parti'nin tartışmasız bir şekilde en iyi yaptığı şey reklam kampanyaları. Videonun içerisinde Ak Parti'nin son dönemlerde en önemli hizmetleri olarak ön plana çıkan Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya Tüneli yer alıyor.
Ak Parti, siyasal iletişimde son yılların en sağlam içgörüsünden yola çıkarak hareket ediyor. O da Türklerin cihan hakimiyeti hedefidir. Hepimiz birgün Türkiye’yi dünyanın en güçlü ülkesi olarak görmek istiyoruz. Bizim bugün ilk amacımız daha demokratik, daha özgürlükçü ve daha müreffeh Türkiye değil, daha güçlü bir Türkiye. Diğerleri bunun arkasından gelen hedefler.
TRT'de yayınlanan ve ilk bölümünden itibaren önemli bir hayran kitlesine ulasan Diriliş dizisi de aslında yukarıdaki stratejiye hizmet ediyor. Planlı bir iş mi bilmiyorum ama izleyicide Ak Parti'ye yönelik pozitif bir algı oluşturduğu kesin. Geçtiğimiz günlerde ilk bölümü yayınlanmaya başlayan Payitaht Abdülhamit dizisi ayni basariyi gösterecek mi henüz bilmiyoruz ama bu dizide de cihan hakimiyeti duygularımızı okşayan sahneleri bol bol izleyeceğimiz kesin.
Kısacası Ak Parti, referandumda yine başarılı bir iletişim hamlesiyle oyuna başladı. Ama bu kez başarılı olabilecekler mi benim kuşkularım var. Evet, bizim uzun vadede cihan hakimiyetini yeniden kurmak gibi bir hayalimiz var ama diğer taraftan bunun tek adam rejimine dönüştürmeden gerçekleşmesini dileyen önemli bir kitle var. Ak Parti'nin içerisinde de başkanlık sisteminin otoriter bir rejimine kayabileceği korkusu yaşayanlar azımsanacak kadar az değiller. İşte bu stratejiyle çekilen film bu kitleyi ikna etmeye yeter mi bilmiyorum.
CHP ise referandumda "Geleceğim için hayır" sloganını kullanacak. Görselde ise saçı örgülü kız çocuğu ve güneş yer alıyor. Pozitif bir kampanya yürütmeyi amaçlayan CHP, bu afişi ile çocuğunuzun geleceği ve aydınlık bir Türkiye için hayır çağrısı yapıyor.
Türk insanı için çocuğumuzun geleceğine ne kadar önem verdiğimiz tartışılacak bir durum değil. Bizde çocuk doğduğu andan itibaren herşey onu iyi bir geleceğe hazırlamak üzerine kurulur. Onun için eğitime bir sürü para harcanır. Dershaneye verilen, özel kurslara verilen paralar hiç kimsenin gözüne batmaz. Yeter ki çocuğumuz okusun, kendini kurtarsın deriz. Maddi imkânı olanlar çocuğu için ev alırlar ve bunu bir ebeveynlik görevi olarak görürler. CHP bu fikri doğru işleyebilirse referandumun temel iletişim dili haline getirebilirse belki kararsız kitleyi ikna edebilir. En azından birkaç puanlık artış sağlayabilir.
CHP'nin en önemli eksiği kampanyalarını bir strateji çerçevesinde 360 derecelik bir iletişim kampanyası haline dönüştürememesi. Reklamlarda başka, meydanlarda başka, TV kanallarındaki programlarda başka şeyler konuşuyorlar. Bu da hedef kitlenin CHP'nin ne dediğini bir türlü anlayamaması sonucuna yol açıyor. Kendi kendilerine bir karmaşaya neden oluyorlar. Bakalım bu kez iletişimi nasıl kurgulayacaklar hep birlikte izleyeceğiz.
Bizde seçim dönemleri her zaman sert söylerimi de beraberinde getirir. Muhtemelen önümüzdeki günlerde liderler arasında tartışma yaratacak atışmalar da yaşanacaktır. Ak Parti özellikle seçim dönemlerinde seçmenlerini konsolide etmek için gerilimi bilinçli bir şekilde artırıyor. Muhalefetten de aynı sertlikte tepki gelince kutuplaşma artıyor. Ama siyasiler ne kadar atışırlarsa atışsınlar biz bunun bir seçim olduğunu unutmadan, sevdiğimiz hiçbir insanı kırmadan bu dönemi de atlatmalıyız.