Filistin’de İsrail vahşetinin yaşandığı şu günlerde, merhamete olan ihtiyacımız tarif edilemeyecek şekilde çoktur. Vicdanları körleşmiş Batılı ve ABD’li haydutlardan merhamet beklemek, eşşek arısından bal beklemek kadar abestir. Kadın, çocuk, yaşlı demeden masum sivil halkın katledilmesi, bu vampirlerin vicdanını sızlatmıyor.
Bu genel değerlendirmeden, henüz vicdanları körelmemiş, insanlıktan nasibi olan Batı başkentlerinde İsrail vahşetine karşı kıyam edenleri elbette istisna ediyoruz. Özellikle Güney Afrika Cumhuriyetinin İnsan Hakları Mahkemesinde İsrail’e karşı “Soykırım” davası açmasını da alkışlıyoruz.
Asıl bizi yaralayan, halkı Müslüman 63 devletten İsrail’e karşı sadra şifa hiçbir tepki ortaya konulmayışıdır. Rahmet ayı Ramazan-ı şerifteyiz. Filistinli kardeşlerimiz yemeye bir lokma ekmek, içmeye bir yudum su bulamazken sıcak yuvalarımızda envaı çeşit iftar yemekleri boğazlarımızdan nasıl geçecek? “Doğudaki bir Müslüman’ın ayağına batan dikenin acısını, batıdaki Müslüman duymadıkça hakiki Mü’min olamaz”, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen bir “Merhamet Medeniyeti”nin mensupları olarak karnı tok, sırtı pek nasıl Ramazan geçireceğiz?
Evet, “Rahmet ve Merhamet” ayı olan Ramazan’ın ilk günlerini yaşıyoruz. Ramazan mektebinde nefsimizi bir aylık manevî kampa almış bulunuyoruz. Bu yüce mektebin müfredatına gönül vererek geçmiş on bir ayın muhasebesini yapanlar, gelecek on bir aya bedenen ve ruhen hazırlanan ve böylece İslam Dininin hayat kanunlarını yaşama aşkıyla şarj olan Mü’minler, Rasûlullah’ın ifadesiyle “analarından doğdukları gün gibi saf ve günahsız olarak” Yüce Mevlâ’mızdan inşallah “RIZA” diploması alacaklardır.
Ramazan mektebinden geçer not alarak mezun olanlar, mezuniyetlerine yakışan bir tavırla Ramazan'da edindikleri iyi alışkanlıklar ve ibadetlere olan düşkünlüklerini, hayatlarının devamında da sürdürmelidirler. Sadece Ramazan'da Allah'ın rızasına uygun davranıp, Ramazan'dan sonra içimizdeki nefis firavununun güdümüne girmeyi, İslam'la uzlaştırmak mümkün değildir. Aslında Müslüman, her ayını Ramazan, her gecesini de Kadir bilerek Rabbine olan kulluk vazifesini sürekli bir şekilde ayakta tutmalıdır.
Özellikle Ramazan müfredatının en öne çıkan konusu “Merhamet eğitimi”dir. Merhamet, bütün iyiliklerin kaynağı olan insanî ortak bir değerdir. Kaynağı Allah’tır. Merhametin olmadığı ya da zayıfladığı ortamlarda bütün kötülükler kök salar. Merhametsiz vicdanlar, -şu anda dünyada yaşandığı gibi- şiddetin, öfkenin, şahsi menfaatin ve nefsanî arzuların tutsağı olur. İyilikler, merhamet toprağında gelişir ve meyve verir.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz: “Allah mahlûkâtı yarattığı vakit, kendi katında arşın üstünde bulunan kitabına "Rahmetim gazabıma üstün geldi" diye yazdı”buyurmuştur. (Buhârî, Tevhid 15, 22, 28 55; Müslim, Tevbe, 14-16)
Merhamet, paylaşmak demektir. Allah Rasûlü bu konuda da: “Müminlerin birbirine karşılıklı sevgi, şefkat ve merhametle muamelede bir tek beden gibi olduklarını görürsün. Bedenin bir uzvu rahatsız olduğunda, diğer organları uykusuz kalarak ve ateşlenerek onun acısını paylaşırlar” diye buyurmuştur. (Buhari 18/425)
Öyleyse Müslümanlar, merhamet eğitiminde birbirlerine bir bedenin uzuvları gibi davranmalıdır. Bu Hadis, merhamet eğitimine çok önemli bir örnektir. Aslında Müslüman her zaman merhametli olmak zorundadır. Ramazanda bu, zirve yapmalı ve on bir ayda gevşeyen manevi merhamet cıvataları bu ayda iyice pekiştirilmelidir.
Yüce Allah, merhameti insanoğlunun fıtratına yüklemiştir. Bu konuda hayat Kitabımız şöyle buyurur: “Mutlu olmanız için size, kendi cinsinizden eşler yaratıp da aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de Allah’ın varlığının delillerindendir.” (30Rum:21)
Dolayısıyla hayatında merhamete yer vermeyen her kişi, fıtratını bozmuş demektir. Peygamber efendimiz buyururlar ki: “Allah Teâlâ yeri ve gökleri yarattığı gün, yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet, yerle gök arasını dolduracak kadardır. Bu yüz rahmetten yeryüzüne bir tek rahmet indirdi ki bu sayede anne yavrusuna, yabani hayvanlar ve kuşlar da birbirlerine merhamet ederler. Kıyamette ise O, bu rahmetin tamamı ile kullarına merhamet eder.” (Müslim, Tevbe, 21)
Peygamberimiz, Allah’ın rahmetinin enginliğini, bütün yaratılmışları kapsadığını, sevgi, şefkat ve merhametin karşılıklı olması gerektiğini bize öğretmekte ve eğitmektedir. İşte Ramazan mektebinde kendini bir nevi eğitim kampına almış olan bir Müslüman, Allah’ın kendisine vermiş olduğu bu merhamet nimetine uygun hareket etmelidir. Bu nimetin kadrini bilerek, Yüce Allah’ın kullarına gösterdiği rahmeti, kulları da hemcinslerine çok görmemelidir. Kendini siygaya çekerek “nerede yanlış yapıyorum” deyip eksiklerini tamir ederek “Rıza Diplomasını” almaya hak kazanmalıdır.
Allah Rasûlü; “İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez” buyurmuştur. (Buhârî, Tevhid, 2)
“Âlemlere rahmet olarak gönderilen” (21/Enbiya:107) Peygamberimiz; merhametiyle şiddet ve inadı eritmiş, taş gibi katı kalpleri yumuşatıp hamur haline getirmiştir. Merhamet eğitimindeki başarısı, O’nun peygamberliğinin delili sayılır. Bize düşen de O’nu örnek almaktır.
Yine Rasûlullah (s.a.v) buyururlar ki: “Yakın akrabalarıyla bağını koparan merhametsiz kişi, cennete giremez.” (Buhârî, Edeb, 11)
Bu hadislerinde Peygamberimizin verdiği mesaj, akrabaları ile bağlarını koparanlar merhametsizdirler. Merhametsizlik sonuçta cennetten mahrum olmayı doğurur. Müslüman tavrını merhametten yana koymalıdır. İhmal ettiğimiz akrabalarımızı Ramazan’da ziyaret listesine alarak merhamet eğitimimizi tamamlamalı ve bir daha aynı hataya düşmemeliyiz.
Rasûlullah Efendimiz: “Satış yaparken hoşgörülü, satın alırken hoşgörülü ve öderken hoşgörülü/anlayışlı ve merhametli olan insana Allah merhamet eder” buyurmuşlardır. (Buhari, Büyu, 16, İbn Mâce, Ticârât, 28)
Peygamberimiz, alışverişte ve insanî ilişkilerde de adaletle iş yapılması gerektiğini, haksız kararın merhametsizlik olduğunu belirtip merhamet eğitimi vermektedir.
Bu hadis doğrultusunda Ramazan ayı öncesi piyasaları gözlemlemeye çalıştığımızda, merhamet açısından mahcup olmaktayız. Ramazan dolayısıyla fiyatlar nerdeyse iki katına fırlıyor.
İşte insanda merhamet eksikliği olursa, mala karşı hırs da artmakta ve “Nasıl olsa insanlar Ramazanda ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır” diyerek Müslümanların Ramazan hazırlıklarını, fırsata dönüştürmektedirler. İşte bütün bunlar, insanda merhamet fakirliğinden kaynaklanan ruh hastalıklarından ve kalp dağınıklığından başka bir şey değildir. Ramazanı fırsat bilerek bu defomuzu tamir etmek için kendimizi merhamet eğitimine almalıyız.
Bu ayı, bu duygu ve düşüncelerle değerlendirip, başta Filistinli kardeşlerimiz olmak üzere yeryüzünün bütün mazlumlarına karşı merhamet duygularımızı yeniden kuşanıp bir çaba içine girmemizi sağlayarak rıza diploması almaya hak kazanmalıyız. Ramazan mektebinin bu tür müdavim öğrencilerine ne mutlu! Onlara selam olsun.