RAMAZAN İLERLİYOR… DİKKAT!

Gökhan Darılmaz

“Sayılı gün çabuk geçer” derler ya o hesap. Daha mübarek üç ayların başında heyecanla beklenen, yaklaştı diye sevinilen Ramazan Ayı’nı yarıladık. Orucun yaz ayına rastlamasıyla birlikte ilk günler susuzluk korkusu sarsa da yürekleri, eskilerin deyimiyle “Allah bu güzel ibadetin sabrını da veriyor”…

Bedenimizin başlangıçta açlık ve susuzlukla olan imtihanı, zamanla yerini iç organlarımızın dinlendiği, az yemeye alıştığımız en önemlisi açken daha raht ettiğimiz dönemlere bıraktı..

Kabul etmeliyiz ki  oruç tutmaya vücudumuz alıştı ve artık bu güzel ibadet  daha kolay geliyor. İlk günlerin halsizliği yerini iftar sofralarının tatlı heyecanı ve Ramazan Bayramında gidilecek ziyaret hayalleriyle değiştirdi.

Bedenimizde yaşanan bu olumlu gelişmelere karşın, ruhumuzda oluşun gelişmelerde oldukça önemli

 Ruhumuza yansımasına bakmamız içinde hayatımızda değişikliklere göz atmalıyız. 11 ayın sultanı denilen ibadet ve yardımlaşma ayı ilerlerken yaşantımızda değişikliğe sebep oluyor mu diye en başta kendimizi sorgulamalıyız.

Geçen günlerdeki hayatımızı düşünüp, Ramazanı nasıl değerlendiğimiz kendimize sormamız gereken önemli bir sorudur.

“Ama” ları ve “Fakat”ları bir kenara bırakıp, bahaneler üretmeden verdiğimiz cevaplarda, Ramazan Ayı’nın  gelişi ve gidişi arasında niyetimizde, düşüncelerimizde, amellerimizde bir değişiklik yoksa (Allah korusun) boşuna aç kaldık demektir.

            İç hesaplaşmamızı yapıp, kalbimizi, zihnimizi ve bedenimizi orijinal, fıtri ayarlarına döndürebildiysek en azından bunun için çaba gösterebildiysek ne mutlu bizlere…

Peki duaların geri çevrilmediği bu ayda yapılan ibadetlerin Hak katında kabul olması için nasıl davranmalıyız ?.

            Öncelikle şunu unutmamalıyız ki Ramazan ve oruç bizlere sunulmuş eşsiz birer tefekkür aracıdır. Gönül gözüyle görmemizi ve bizlere sunulanın idrakiyle hareket etmemizi sağlar.

Neticede her birimiz Allah(cc)’ ın misafirleriyiz. Ve biliriz ki, bir misafirlikte ev sahibi çeşitli ikramlarda bulunur. Rahman ve Rahim olana konuk olabilmenin şerefi ne büyük ayrıcalıktır.

Fakat bu ayrıcalığa layık olabilmek içinde çaba göstermek gerekmez mi.? Aktardıklarımı kendimiz üzerinden örneklendirmek gerekirse  diyelim ki, çok iyi hazırlanmış lezzetleri mükemmel yemeklerden oluşan bir sofra hazırladınız ve misafirlerinizi buyur ettiniz.

Sizin büyük bir özveriyle hazırladığınız bu yemekleri, konuklarınızın hiç yemediğini veya sağa sola döküp saçtıklarını daha da kötüsü ağızlarına aldıkları lokmaları geri çıkarttıklarını düşünün. Böylesi bir manzara sizde nasıl bir etki yapar?.

Düşünmesi dahi insanı sinirlendiren bu tabla karşısında   muhakkak hiç hoşnut kalmayız ve bu misafirleri bir daha asla evimizde görmek, onlara ikramda bulunmak istemeyiz.

Ancak  her işin başında bağışlayan ve esirgeyen adıyla andığımız Rabbimiz, Vedud isminin tecellisi ile bizleri her seferinde aynı mükemmellikte karşılıyor ve uğurluyor.

Yemeğe hiç yanaşmayanları yani oruç tutmayanları, yemeği sağa sola dökenleri bir anlamda Ramazanı maddi çıkarına çevirmek isteyenleri,  yemeği ağzına alıp geri çıkaranları yani oruç tutması gereken uzuvlarını tutamayıp midesine hakim olurken gıybetle ağzına hakim olamayanlar şeklinde algılayabiliriz.

Bu tavrımıza karşın, Cenab- Allah  gene de biz kullarını misafir ediyor. Rahmanın sunduğu  bu sabır ve  hoşgörü cömertliğinin karşısında en azından bir parça mahcup olabilmeliyiz.

  Ayrıca bilmeliyiz ki Ramazan ayı içerisinde namaz kılmak, oruç tutmak, Kuran- ı Kerim okumak, zekat vermek, infak etmek,  güzel söz söylemek, mazluma yardım etmek, anne babaya hizmet  etmek bizlere sunulan fırsatlardır.Olumsuz yanlarımızı, yanlışlıklarımızı, günahlarımızı affettirmek ve azaltabilmek için hediye edilen eşsiz günlerdir.

Her Ramazan olduğu gibi bu ay da bitecektir.  Bize neler kattığı, hangi kötü özelliklerimizin yerini iyilere bıraktığı, nimetlerin kıymetini anlamamızı sağlayıp sağlamadığı elimizde kalan kısımdır.

Şayet bu ay bizleri kötü huylarımızdan ve davranışlarımızdan uzaklaştırmışsa, iyiye güzele yönlendirmişse Ramazan’ı hakkıyla yaşamışız demektir.

Ben en başta herkese gözyaşlarının samimiyetle yanaklardan süzüldüğü , günahların ve hataların ağırlığıyla titreyen ellerin yüce Yaradan’a karşı açıldığı, tüm yüreğinizden kopup  gelen dualarınızın olmasını  diliyorum. Eğer gönlünüzde dua etme isteği varsa kabulü de inşallah beraberinde gelecektir.

Yeter ki, Ramazan Ayı’nın manevi atmosferinin dört bir yanımızı sardığı bu günlerde, ibadetimizde, inancımızda , davranışlarımızda samimi olalım. Gücümüz nispetinde Allah(cc)’ ın yolunda yardımlarda bulunalım. Razı olunan kullar arasına girmek için çalışalım.“Ameller niyetlere göredir” ya niyetimizi temiz tutalım, gerisi kendiliğinden gelecektir.

            Bu yolda umutlu olmamız için ayet-i kerime de ne güzel buyurmuş Rabbim  “O müminler, tövbe edenler, ibadet edenler ,hamd edenler, oruç tutanlar ,rükû edenler ,secde edenler, iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışanlar ve Allah'ın sınırlarını (koyduğu hükümleri) koruyanlardır (İşte böyle) müminlere (cenneti) müjdele! Tevbe – 112”

Ayet’te  müjdelenen müminlerden olabilmemiz ümidiyle…

Hayırlı işlerinizde başarılar diliyorum.