Ramazan bereketiyle gelir deriz. Sofralar şenlenir, dualar dillenir, zamanda mekanda bereketlenir.
Ramazan nedeniyle artan talebi fırsata dönüştürmek isteyenler de boş durmaz tabi ki..
Üretici ve toptancılardan Ramazan'da zam yok, açıklamaları gelmesine rağmen , fırsatçılar tetikte bekliyor.
Ramazanda fiyatları yükseltmek fırsatçılıktır. Bu günahtır, vebali vardır. “Ramazan fırsatçılığı yapılmasın” diyoruz. Her Ramazan başlangıcında ama nafile …
Orucumuzun ilk günlerinde yine ,restoranların menü fiyatları yine gündeme oturdu.Menüler 40-45-50 rakamlarından aşağı inmiyor.
Ramazan ayında akşam saatinde dolup taşan restoran ve lokantalar, gösterilen rağbete iftar menülerini çeşitlendirerek karşılık veriyor. Ramazan başlangıcında sinek avlayan lokanta ve restoranlarda müşteri patlaması yaşanıyor.
Müşteri yoğunluğu artınca, menülere de zam geliyor
Yani esnaf Ramazanı değil Ramazan cirosunu dört gözle bekliyor artık .
Normalde 15 TL yediğmiz bir yemek ramazan gelince yanında iki hurma 3 zeytinle bir den bire yüzde yüz zamlanıp 40 TL oluveriyor.4 kişilik bir aile bir gün dışarda iftar yapalım dese cebinden en az 160 TL çıkıyor.Üstüne bir de israfa vesile oluyor.
İkram ve paylaşma kültürümüzün yoğun yaşandığı ramazanda, birbirinden güzel yiyecek ve içeceklerle donatılan iftar sofralarının, ölçü kaçırılarak 'israf' sofrasına dönüşüyor.
18. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’lu Emir Mustafa adlı bir ozanın yazdığı ve Âmil Çelebioğlu’nun günümüze kazandırdığı ünlü Ramazannâme’den 18. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’lu Emir Mustafa adlı bir ozanın yazdığı Ramazannâme’den bir alıntı yapayım.Günümüz sofralarıyla o günnü farkına bir bakalım…
“Hoca Ali Rıza’nın ( 1858-1939) “İftar Sofrası” tablosu hatırıma gelir. Bir ahşap tabure üzerine yerleştirilmiş sinili yer sofrasında bir ailenin iftariyelikleri top atımını bekler gibidir. Küçük bir kâse içinde, siyah zeytinler, biraz beyaz peynir, altın renkli bir simit , yanındaki bıçakla kesilecek bir somun ekmek, dumanı tüten bir süzme mercimek çorbası ve limonu. Yine ufak kâselerde reçeller.Tabak, çatal yok, ikisi ahşap biri kemik üç kaşık. Allah’ın verdiği nimetler ancak bu denli bir sadelik ve yücelik içinde canlandırılabilir.”
İşte bu kadar…
Çeşit çeşit zeytin ve peynirli, hurmalı, ballı, kaymaklı, pastırmalı, kavurmalı, daha sonra da dolma ya da sarmalı, acılı kebaplı, ekmek kadayıflı, şöbiyetli günümüzün süslü ve “ serpmeli” iftar sofralarına kıyasla ne denli yabancı duruyor değil mi ?
En mükemmel iftar sofrası, gereğinden fazla yiyeceklerle donatılmayan, ağırbaşlı ve başkalarıyla paylaşılan bir sofradır.Misafirimiz, bereketimiz bol, ramazanımız hayırlı olsun…