Türkiye’nin önündeki en önemli sınavlardan biri bundan sonraki dönemde nasıl bir ülke inşa edileceği hususudur. Bir kısım siyasetçiler ve siyaset bilimciler çok radikal adımlar öneriyor, sistemin tamamen sıfırdan yeniden kurgulanması gerektiğini savunuyorlar. Gene bir kısmı ise var olan kurumların restorasyonunu, mevcut yapıdaki ufak – tefek eksiklik ve yanlışların düzeltilmesi gerektiğini savunuyorlar.
Bu, küçümsenecek bir mevzu değil aslında. Radikalleşecek miyiz, orta ve makul yolu mu takip edeceğiz? Türkiye bu saatten sonra radikalleşemez. Makul olan ılımlı olmak, mevcut yapı ve dengeleri küçük değişikliklerle ve küçük adımlarla revize etmek.
Bakınız Türkiye yeni bir anayasa bile yapamadı. Toplumsal ve siyasi meselelere tam manasıyla çözüm getirilebildiğini söylemek çok zor. Terör mesela, yeniden hortladı. Eli kanlı katiller sokaklarda kol gezebiliyor. Devlet bunlara karşılık veriyor. Haddini bildirmeye çalışıyor. Lakin, karşınızda çulsuz, hainler var. Kaybedecek hiçbir şeyi yok. Hiçbir kutsalı bulunmayan bu hayvandan aşağı tiplerle nasıl mücadele vereceksiniz.
Oysa sizin kaybedecek çok şeyiniz var. Birincisi, huzurunuz ve insanlığınız. Bunların seviyesinde inemezsiniz. Sizin de kendinize göre güçlü yönleriniz, kaynaklarını bulunuyor. En önemlisi de moral üstünlüğünüz. Lakin eşit bir mücadele yok.
İç ve dış politikada radikalizme yer olmadığını söylemeye çalışıyoruz. Siyasetçiler ve siyasi partiler bu hususa özel olarak kafa yorma durumundalar.
Öyle sağa – sola idealizm ve radikalizm pompalamaya çalışan tipler hep radikaller olmuş. Hep uçlarda dolaşmış, ömürleri hep olmayacak dualara ‘amin’ demekle geçmiş.
Bu tiplerin 78 milyonu arkalarına taktığını düşünün. Memleketin kaynakların tam hakim olduklarını tasavvur edin. Maazallah. Kaç yıldır ülkenin dişiyle, tırnağıyla elde etmeye çalıştığı kazanımları bir çırpıda heba ederler.
Bunlar ‘Yeni Osmanlıcı’ değil, olsa olsa ‘İttihat ve Terakkici’ olurlar. Birinci Dünya Savaşında kaybettiğimiz mevziler, elimizden çıkıp, giden toprakları bir düşünün lütfen. Memleketin 90 bin evladının Sarıkamış’ta şehit verilmesi, Çanakkale’de kaybettiğimiz değerlerimiz nereye gitti? Merhum Abdülhamit Han’ın 33 yıllık birikimi nasıl heba edildi?
Güneydoğu ve Suriye başta olmak üzere çok önemli sınavlar veriyoruz. Benim gözümde ikisi de vatan toprağı. Suriye’ye rahat ve huzur gelmeden Güneydoğu’ya, Güneydoğu’ya gelmeden de tüm ülkeye rahat yüzü yok.
Ama biz sakin olmak durumundayız. Kaybedecek çok şeyimiz var. Buralarda hata yapılmıştır ya da yapılmamıştır. Bunlara takılmadan geleceği planlamak durumundayız. Bugünlerde Suriye’nin etkileri Avrupa’ya kadar uzandı. Onlar da hissetmeye başladılar Suriye etkisini.
Şimdi denkleme Rusya da güçlü bir şekilde dâhil oldu. Allah hayır getirsin.
Partiler bu tipteki mensuplarını dizginlemek zorundalar. Seçimleri salimen atlattıktan sonra yapılacak çok şey var. Sadece iktidara gelecek parti(ler) değil, herkes üslubuna dikkat etmek durumunda kalacak. Sözüm tabii ki ‘milli’ partilere. Kökü dışarıda, dağdan ve dışarıdan emir-talimat alanlara değil.