Yüksek bir makamda bir görev ifa ediyorsunuz. Protokol kurallarına göre makamınız gereği toplantılara davet ediliyorsunuz. Davet bir üstünüzden geliyorsa mazeret beyan ederek katılmama gibi bir durumunuz söz konusu değil. İçinize sinse de sinmese de toplantıya katılacaksınız.
Toplantıda siyasi kimliği olan Türkiye’nin bir numarası konuşma yapıyor. Konuşması zaman zaman toplantıya katılan resmi veya sivil erkan tarafından tasvip görüyor ve alkışlanıyor. Herkesin alkışladığı bir ortamda siz bu durumda ne yaparsınız? Bulunduğunuz makam itibariyle siyasiyi alkışlamanız bir problem, alkışlamamanız ayrı bir problem. Salonda alkış tufanı olduğu bir esnada siz put gibi dursanız olmaz, alkışlasanız olmaz. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal dediğimiz olay budur işte.
24 Haziran seçimine giderken Türkiye, İkinci Ordu Komutanının Cumhurbaşkanını alkışlamasını tartışıyor. Bir kesim apoletleri sökmekle tehdit ederken diğer kesim Paşanın yaptığını onaylayarak geçmiş başarılarına atıfta bulunuyor. Bu durumda nasıl bir tavır almak gerekiyor? Askeri siyasi arenaya çekip tartışma konusu yapmak doğru mudur? Ki askerin kendini ifade etme durumu, basına açıklama yapması, kendisini savunma durumu yok. Zira makamı ne kadar büyük olursa olsun sonuçta bir memurdur. Bir an için düşünelim ki Paşanın alkışlaması doğru değil. Doğru. Paşanın alkışlamaması lazım. İyi de herkesin alkışladığı bir durumda Paşa ne yapacaktı? Ya da Paşa alkışlayınca ihsası reyde bulunmuş mu oluyor? Paşa, içten gelerek alkışlamış da olabilir, nezaketen de.
Kendinizi bazen öyle bir ortamda bulursunuz ki toplumsal psikolojiye kendinizi kaptırabilirsiniz. Alkışlamaya mecbur kalırsınız. Yine bizde konuşmacı konuşmasını bitirdikten sonra konuşmayı tasvip etseniz de etmeseniz de nezaketen alkışlar ve tebrik edersiniz.. Başka da yapabileceğiniz bir şey yok.
Burada askeri, tartışma konusu yapmaktan ziyade yeni sistem değişikliğiyle birlikte Paşa’nın durumuna düşecek bundan sonra nice bürokrat ortaya çıkacaktır. Çünkü yeni sistemde cumhurbaşkanı devletin başı, ordunun başkomutanı, aynı zamanda ülkenin birliğini temsil eden kişidir. Bir an düşünelim: Cumhurbaşkanı tüm askeri erkana bir konuşma yapıyor. Konuşması alkışlanmayacak mı? Protokol ve nezaket kurallarında alkışın yeri vardır. Burada yeni sistemle beraber bu işin ortasını nasıl bulacağız? Alkış da problem, alkışlamamak da! Yine burada konuşulması gereken sivil zevat, alkış veya protesto başta olmak üzere her türlü tasarrufta bulunurken resmi erkan ne yapacak?
Ülkemizde ne getirip ne götüreceğini bilemediğimiz bu yeni cumhurbaşkanlığı sisteminde bu tür tartışmaların olmaması için ince bir çizgi oluşturmakta fayda vardır. Yoksa eli ve dili olmayan resmi zevat bu tür toplantılarda hep tartışma konusu olacaktır. Bu da bürokratların mevcut durumunu yıpratacaktır. Yeni sisteme tamamen geçmeden, ileride daha büyük tartışmalara sebebiyet vermemek için bazı kıstasların konmasında fayda vardır. Yoksa her şeyden nem kapmaya devam ederiz. Bunun da toplumsal barışa hiçbir katkısı olmaz.