Post modern kıyamet alameti

Ömer Kocabaş

Yaklaşmakta kıyametin birçok alameti var. Ahir zamanda olduğumuz noktasında hemfikiriz. Yüksek binaların artması, zaman kavramının kısalması ile yıllar ay, aylar hafta, haftalar gün gibi gelmekte. Vaktin nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Gerçekleşen kıyamet alametlerini daha da artırabiliriz fakat bugün önceliğimiz ölçü ve tartıda yapılan hileler.

Serbest piyasa ekonomisi ve ticari rekabetin gerekliliği gibi janjanlı isimler altında açıkça kandırılmakta, göz göre göre dolandırılmaktayız. Başta gıda olmak üzere çeşitli ürünlerde yapılan gram hilesi yüzünden dolaylı yoldan zamma maruz kalıyoruz. Son 4-5 senedir moda olan ticari dolandırıcılıkla firmalar ürünlere zam yapmak yerine gramlarını düşürerek gizli zamma imza atıyorlar. İnsanlar tekelci bir anlayışla hareket eden alışveriş merkezleri yüzünden çok fazla alternatif bulamadıklarından çaresizce enayi yerine konmaya razı oluyor. Son moda hileyi bir nevi post modern kıyamet alameti olarak değerlendirebiliriz. Gerçi bu söylemimize üreticiler ve satış yapan marketler kızabilir. Neticede onlara göre serbest piyasada alan razı-satan razı kimseyi zorlamıyorlar ki (!)

Derdimizi daha iyi anlatma için somut örnekler verelim: bazı gıda ürünlerinin satışı konusunda çeşitli paketleme standartları vardı. Örneğin ayçiçeği yağı 1-2 litrelik plastik veya cam şişede, 5 litrelik teneke kutuda satılırdı. Fakat son yıllarda yağa gelen zamların ardından 4 litre, 4 buçuk litrelik teneke kutularda yağlar satılmaya başlandı. Kendilerini uyanık zanneden firmalar boyut olarak 5’lik kutuların aynısını kullanıyor ve doğal olarak yağın litresini küçük puntolarla yazıyorlar. Fiyatı 5’lik yağlara göre daha uygun olduğunu gören insan şişenin boyutuna aldanıp litreye dikkat etmiyor. Çünkü beyne yılların alışkanlığı ile kodlamışız “Teneke yağ 5 litre olur.” Benzer bir oyun çayda da sergileniyor. Çayda standart olarak 100 gram, yarım ve bir kilo şeklinde paketleniyordu. Uyanık firmalar şimdi 750 gram, 800 gram ve 900 gram gibi ara paketler çıkararak ortalama 1 kilo çay fiyatına satıyorlar. Paket başı yaptıkları 100 gram- 200 gram karla insanları nasıl dolandırıyoruz diye seviniyorlardır. Benzeri gram oyunları yoğurt, peynir gibi gıda ve çeşitli temizlik maddelerinde açık açık yapılıyor. Ucuz diye nitelediğimiz zincir marketlerin bisküvi-çikolata vb.lerinden çaldıkları 3-5 gramlara değinmiyorum bile. Beni en çok üzen ise Konya firması olan ayran üreticisinin yaptığı oldu. Firma 200 mili litre olan ayranı 180 ml’ye indirmiş. Lafa geldiği zaman dürüstlük üzerine saatlerce konuşurlar. Yahu bir kolide en fazla 2 ayran kar edersiniz bu kadar mı düştünüz?

Peki, biz tüketici olarak ne yapacağız? Elbette göz göre göre dolandırılmayacağız ama sözde serbest, serbest olduğu kadar da tekelci olan piyasada işimiz zor. Marketlerden ısrarla standart gramlarda ürünler isteyerek, her seferinde görevlilerin başını şişirerek belki biraz yol alabiliriz. Fakat burada asıl görev market sahiplerine düşüyor. Dürüst, namuslu esnaflara ihtiyaç var. Üretici ve toptancı firmalara rest çekip “Ben vatandaşı, dolandıramam, bana adam gibi gramı düzgün ürün getirin yoksa sizin mallarınızı satmam”  diyecek esnaflara… Bende çok safım değil mi? Serbest piyasa koşulları, amansız rekabet ortamında (!) dürüst esnafın gramı kaçtan satılıyor sizin haberiniz var mı?

Dikkat ederseniz yetkililer, gıda ya da ticaret bakanlığı, meslek odaları, tüketici dernekleri falan önlem alsın demedim. Çünkü umurlarında bile değil. Fiyatların yerinde sayması ile enflasyon yükselmiyor, vatandaş aynı paraya daha az mal almış çok mu önemli. Odaları da boş verin, “tarımsal üretimdeki azalış, girdi maliyetlerinin yükselmesi ( o ne demekse artık), enflasyon ve nakliye giderlerindeki artış diye” ağlamaya başladıkları zaman üste daha fazla para veresiniz geliyor.