Köpek insanı ısırırsa haber olmaz ama insan köpeği ısırırsa haber olur!
Bu denklem, iletişim fakültelerinde gazeteci adaylarına öğretilen ilk derstir. Çünkü bir insanın köpeği ısırması çok sıra dışı bir gelişmedir, dolayısıyla da iyi bir haberdir. Köpeğin insanı ısırması ise alışılagelmiştir. Doğası gereği köpekler ısırmaya meyilli varlıklardır.
Gazetecilik kuralları içerisinde ilk bakışta bu denklem doğru gelebilir ama ben bugüne kadar bize öğretilen bu denklemin baştan aşağı yanlış olduğunu söylüyorum.
Köpek insanı ısırınca da haber olur, olmalı da!
Hele ısıran köpek, bildiğiniz sokak köpeği değil de saldırmak üzerine programlanmış melez bir laboratuvar ürünü ise her gün haber yapmak boynumuzun borcudur!
Gaziantep'te, oturduğu sitenin bahçesinde oyun oynarken pitbull cinsi 2 köpeğin saldırısına uğrayan ve ağır yaralanan 4 yaşındaki Asiye Ateş’in hikayesini hepimiz ibretle izledik.
2 vahşi köpeğin saldırısına uğrayan küçük Asiye’nin yaşadıkları kahredici. Apartman görevlisi bir ailenin 11 yıl sonra tüp bebek tedavi yöntemiyle dünyaya getirdiği bu biricik evladın yaşadıklarının hesabını birileri mutlaka vermeli!
Bu korkunç saldırıyı yapanlar her ne kadar o vahşi hayvanlar olsa da asıl sorumlu köpeklerin sahibidir. Bana kalsanız bu köpekleri bir silah olarak değerlendirip, köpeklerin sahibine ona göre muamele yapmak gerekir.
Abartı gelebilir ama tetiğe basmadığınız sürece bir silah ateş almaz fakat pitbull cinsi köpeklerin ne zaman ne yapacağı hiç belli olmuyor.
Pitbull sahiplerine gidip sorsanız, “Aslında bu köpekler Avrupa ülkelerinde falan dadı olarak kullanılıyor. Bebek bakıcılığı bile yapıyor. Sorun köpeklerin sahibinde, köpeğini yetiştirirken hırçın yetiştirmiş” derler.
Fakat gazın ayağı öyle gitmiyor.
Daha önceki saldırılarda köpeklerin sahipleri hep buna benzer cümleler kurdular. “Aslında bugüne kadar hiç kimseye saldırmadı, şimdi ne oldu da aniden saldırdı anlayamadım” türden açıklamaları defalarca okudum.
O yüzden devletimizin bir kere bu yasaklı türlerin ticaretine, sokaklara çıkarılmasına falan kesinlikle müsaade etmemesi gerekir.
Bu işin şakasının olmadığını defalarca kez gördük. Daha kaç kere benzer olaylar yaşayacağız?
Öte yandan, bu olaydan yola çıkarak körü körüne bir hayvan düşmanlığı yapmak da çok yanlış.
Zaman zaman birçok türde hayvana bakıcılık yaptığımı söyleyerek ve kendimi bir hayvan sever olarak değerlendirerek bu konuda birkaç şey yazmak istedim.
Olaya iki taraflı bakmak gerekir.
Hayvanlara saldırmak, işkence yapmak, dini inançları istismar etmek ya da provokasyon yapmak için kullananlar; Kur’an’a göre günah, TCK’ya göre ise suç işliyorlar.
Olayı; neden, sonuç ve çözüm odaklı olarak ele alıp, böyle bir hadisenin bir daha yaşanmaması için ne yapılabilir diye irdelemeliyiz.
Hayvan Hakları savunucularına da birkaç söyleyeceğim var.
Konuyu; saldırgan hayvanları melekleştirerek, insanları ise yok sayarak ele alanlar yanlış yapıyorlar. Bu duruş hayvanlara değer katmaz, bu tür hadiselerin yaşanmaması için idare ve toplumla ortaklaşa çözüm aramak en güzelidir.
İnsan, tüm canlılara merhametle yaklaşmakla mükelleftir. Her canlı kıymetlidir. Allah bunu emreder. Ama insan canı söz konusu ise, hayvan önemsizleşir. Hayvanı, insan canından öne koymak doğru değildir.
Bu konuda hepimize büyük iş düşüyor. En çok iş de belediyelerimize düşüyor.
Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bütün belediyelere çağrıda bulunması güzel oldu.
Sahipsiz hayvanlar için lütfen ön alın, sıcak barınaklar kurun. Hem hayvanlar huzur içinde yaşasın hem de insanlar.