Zaman değişti. Artık ne eski aileler kaldı, ne de o aile ilişkileri… Şehirleşme, modern hayat kadını da erkeği de anne babalarından ve kendilerinden önceki kuşaklardan çok farklı konumlandırmaya başladı aile içinde. Aile reisliği neredeyse el değiştirdi. Ancak bu fıtratı zorlayan farklılaşma evlilikleri de sarsmaya başladı.Aslında durum da böyle olunca modern hayat geleneksel kadın ve erkek rollerini ne ölçüde değiştiğini bakmak istedim.
Geleneksel kadın erkek rolleri dediğimiz şey toplumun farklı kesimleri için farklılık arzediyordu çünkü...
Şimdi sizlere bir tablo çizeceğim. Erkek dışarıda çalışıyor, kadın evde çocuk bakıyordu gibi bir açıklama yapılır geleneksel toplumlar için. Halbuki tarım toplumunu göz önünde bulundurursak, kadın erkek hatta yaşlı ve çocuklar da dahil hep beraber çalışılıyordu. Tarlada, hayvan bakımında herkesin gücüne göre bir katkısı vardı. Aile bir üretim birimiydi. Evet kadınlar çocukların ve evin bakımını da üstleniyorlardı. Ama bütün mesaileri evle sınırlı değildi.
Sonra öyle bir gelişme oldu ki o da
Kadın ve erkeklerin aile içi rollerinde değişime yol açan sanayi devrimidir. Üretim fabrikalara taşınınca, kadınlar üretim sürecinden tamamen dışlandılar, eviçi roller çok fazla vurgulanmaya başlandı. Okullaşma çocukların eğitimini de ev dışına attı. Böyle olunca ya tüketici kimliğine hapsolmak ya da evin tamamen dışında bir mesai harcamak arasında seçim yapmak zorunda kaldılar. Ki her ikisi de kadınlar için dezavantajlı.
Sonra kadınlar sosyal ve toplumsal hayatta pek çok alanda ‘hak’larını aldılar.
Şimdi sormak isterim
Peki mutlular mı?
Bu dengeler sadece kadınlarda değil, erkeklerde de bozuldu. Çünkü günümüzde ekonominin mecbur bıraktığı iş hayatı erkekler için de yeterince fıtrat bozucu. Kadınlar için biraz daha katmerli hale geliyor sorun. Ev dışında mesaiye mecbur kalmak, kadının çocuk dünyaya getirmek, onları belli bir yaşa kadar büyütmek şeklindeki döngüsünü dikkate almıyor. Ya işinde başarılı olmak için çocuklarını ihmal etmek, ya da çocuklarına bakmak için sosyal hayatın dışında yer almak gibi bir seçeneğe mahkum ediliyor.Sonra hayatta neredesin sorusunun muhatabı olan insan
Kimsin sorusunun cevabını da bu sebeple yaptığı iş, meslek ve kazandığı para üzerinden veriyor. Fakat bunun tam aksi noktadan baktığımızda nasıl bir fotoğraf çıkıyor? Kadınlar “haklar”ını kullanma iddiasıyla ya da ekonomik zorunluluklar nedeniyle daha fazla dışarda bulunduklarında, bu onlara iki katı yük olarak dönüyor. Çünkü hem ev dışında hem ev içindeki sorumluluklar kadınların çekemeyeceği kadar ağır hale getiriyor hayatı. Bu aşırı yüklenme hem kişisel huzuru hem aile huzurunu muhafaza etmeyi güçleştiriyor.
Sonrası yaşanan acılar
istatistikler yıkımlar yılgınlar yığını ... Bomboş bakışlar yalan olmuş yarınlar...
Ama umutmayalım ki Geçmiş ile gelecek arasındaki sıkışma hissi bizi ümitsizliğe sevketmesin.Unutmayalım ki her zaman için bir çıkış vardır. Çünkü biz dünya ile başetmek üzere gönderildik. Meleklerin “yeryüzünde fesat çıkaracak bir beşer mi yaratacaksın” itirazına rağmen halife kılındı insan. Bir eliyle toprağa bir eliyle semaya uzanan berzahtaki bir varlık olarak sınanmaya gönderildi.
Dinimiz bize ne zaman ve nerede yaşarsa yaşasın bütün insanların ortak bir imtihan paydasında buluştuğunu vazeder.
Kalın efendim sağlıcakla ...